6 muhalefet partisinin 'güçlendirilmiş parlamenter rejime dönüş projesi' yürüyor. Partilerin temsilcilerinin hazırladığı taslak metin, önümüzdeki hafta parti liderlerine ulaştırılmış olacak. Onlar da bu konuda ortak bir açıklama yapacak. 6 liderin birlikte toplumun karşısında yan yana durması, yeni bir tecrübe. Alışık olmadığımız bir deneyim... Medya, bu vesileyle liderlerin hangi sırayla masanın etrafında yer alacaklarını merak ediyor.
Kimine göre alfabetik isim sırasıyla dizilecekler... Kimine göre siyaset tecrübesine ve kıdeme göre… Şimdiye kadar bazı pürüzlerden söz edilse bile uzlaşma konusunda epeyce yol alındığı görülüyor. Ortak metin çalışmasına katılan parti temsilcileri, toplumun bu yönde bir eğilim ve destek gösterdiğini ifade ediyorlar.
Partilerin birlikte hareket etme zorunluluğu biraz da 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' nedeniyle oluşan anayasal yapıdan kaynaklanıyor. Bütün iktidar gücünü elinde tutacak olan cumhurbaşkanı adayının, kazanabilmek için yüzde 50’yi aşması şart. Muhalefet de bu nedenle eğer gelecekte söz sahibi olmak istiyorsa yüzde 50’yi aşabilecek bir siyasi blok ortaya çıkarmak zorunda.
Burada önlerine “Yüzde 50 artı bire nasıl ulaşılabilir?” sorusu geliyor. Kamuoyu yoklamaları, tüm muhalefetin (buna HDP seçmenini de dahil ederek) destek oranının yüzde 50’yi aşabileceğine işaret ediyor. Kritik soru:
Bütün bu partilerin etrafında birleşebilecekleri aday kim olacak? Ortada dolaşan isimleri tartışmadan önce, “Nasıl bir aday?” diye sormakta yarar var. Bazılarına göre, tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi 'yumruğunu masaya vuran' bir lider çıkmalı… Böyle düşünenler 'mülayim' bir aday çıkarsa Erdoğan’ın onu kolayca halledebileceği görüşünde. “Kılıçdaroğlu, acaba son dönemde stilini bu analiz nedeniyle mi sertleştirdi, yumruğunu bu yüzden mi sıktı?” diye sormak mümkün.
Zorunlu ortak akıl
AK Parti başlangıçta bir ekip partisiydi. Ortak akıl güçlüydü. Türkiye’nin o zaman olduğu gibi şimdi de sükunete, meseleleri tırmandırmadan çözmeye talip bir siyasi ekibe ihtiyacının olduğunu görüyoruz. Asıl olan muhalefetin toplumun temel sıkıntılarına çözüm üretebilecek bir güven oluşturabilmesidir.
Şu an muhalefet bloğunu oluşturan partilerin sayısının çokluğu bir dezavantaj gibi görünse de eğer süreç iyi yönetilirse bu durum avantaja dönüşebilir. Partilerin her biri çok farklı gelenek ve tarihsel tecrübelerden geliyor. Tam da bu nedenle, pozitif bir enerji yakalayarak, ortaklaşa işler başarabilirler.
Bu da ülkeye yeni bir ufuk açabilir. Seçmen, yaşadığı ekonomik sıkıntıdan nasıl kurtulabileceğine ilişkin yapıcı önerilere kulağını açmış durumda. Gerilimden kaçınan, uzlaşmaya önem veren çözümler sunan bir akıl istiyor.
Ekonominin yalnızca ekonomi olmadığını tek tek de toplum olarak da görüyoruz. Ekonomik toparlanmanın siyasetle iç içe yürüdüğünü, seçmen kitlesi bizden daha net algılıyor. Muhalefetteki farklı partilerin uzlaşması, Türkiye için bir ilk olabilir. Bu deneyim, gelişmiş bir demokrasiye doğru yolculuğu hızlandırabilir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın