Kılıçdaroğlu’nun son yıllarda adım adım inşa ettiği “muhalefet cephesi” girişimleri, 31 Mart 2024 seçimlerinde semeresini verdi. Bu stratejinin temeli neydi? Bizim sosyalist harekette çok kullandığımız bir deyim var: Geniş Cephe Stratejisi. Bu stratejinin esası, rakibi mümkün olduğu kadar tecrit etmek üstünedir. Kendi saflarını genişletirken, rakibin çevresini daraltacak adımlara başvurmak üstünedir. Kılıçdaroğlu, ilk kalıcı adımları 2019 yerel seçimlerinde attı.
İttifak siyasetiyle, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, İzmir, Antalya gibi merkezlerde seçimler kazanıldı. Yüzde 25 civarında bir oy potansiyeli olan CHP, muhalefet partilerini bir çatı altında toplayıp “Gelin birlikte yüzde 50’yi aşalım, iktidar olalım” demişti. Muhalefet adına umutların arttığı, “Artık kazanıyoruz” psikolojisinin güçlendiği bir dönem yaşandı. 14 Mayıs 2023 seçimlerinde beklenen olmadı, Millet İttifakı, hedefine ulaşamadı. Seçimlerin ardından Millet İttifakı dağıldı. AK Parti, 10 ay sonra yapılacak olan yerel seçimler konusunda da artık daha rahattı. Fakat daha 2023 yazından itibaren toplumdaki hava değişmeye başladı. Çünkü seçimlerden hemen sonra dövizde sert bir yükseliş ve sert bir enflasyon gerçekleşti. Ekonomik zorluklar içindeki halk, özellikle de emekli günden güne homurdanıyordu. Bu şikayetler toplumun değişik kesimlerinde giderek yoğunlaştı ve 2024’te de artarak devam etti. Bu kez cepheyi partiler değil seçmen oluşturdu. 31 Mart yeni bir döneme kapıları açtı.
Yeni Dönem
CHP’nin izlediği geniş cephe siyaseti, bundan sonra ne sonuçlar verebilir? CHP bir kitle partisi. İçinde, “DEM’lileri belediyenin kapısından sokmam” diyen de var, “Kürt meselesini Meclis’te müzakere masasına biz getirebiliriz” diyen de… “Çözüm süreci” günlerinde, üzerinde çok durduğumuz bir konu, CHP’nin bir şekilde sürece dahil edilebilmesiydi. Bir süredir CHP bu konuda açık bir tutum içinde. Bu konuyu, bir iç gerilim meselesi olmaktan çıkararak, ortak bir derdi ortaklaşa çözebilecek olgunluk seviyesine ulaşabilecek miyiz?
Facebook Yorum
Yorum Yazın