Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Birileri çıkıp ‘aç kaldık’ diyor, vicdansızlık yapma ne aç kalması. Aç kalan filan yok yeter ki bu noktada dürüst ol, samimi ol. Sürekli olarak yapmış olduğumuz zamlarla, parasal düzenlemelerle vatandaşın imkanlarını nereden nereye getirdiğimiz ortada” diyerek tartışmanın fitilini ateşledi.
Erdoğan, cümlesinin bir yerinde çok önemli bir vurgu yapıyor. Diyor ki, ‘Sürekli olarak yapmış olduğumuz zamlarla, parasal düzenlemelerle vatandaşın imkanlarını nereden nereye getirdiğimiz ortada.’ Haklı Sayın Erdoğan, sürekli olarak zam yaptıkları doğru. Bu zamların vatandaşın belini büktüğü de doğru. Doğru olmayan ve gün gibi ortada olan parasal düzenlemelerin vatandaş yerine zaten parayı elinde bulunduranlara yönelik yapıldığıydı. Bunu Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat, Gelire Endeksli Senetler, arka kapıdan döviz satışları ve yeni konut kredisinde de görüyoruz.
Nitekim Erdoğan bu açıklamadan bir hafta sonra bu kez, “Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 98 milyar liralık sosyal yardımda ihtiyaç duyan her vatandaşımızın yanında olmuştuk. Bu yıl sosyal yardım bütçemizi ek programlarla daha da güçlendiriyoruz. Bu kapsamda 'Türkiye Aile Desteği' programıyla ekonomik olarak dezavantajlı ancak mevcut programlardan yararlanamayan kesimlere yönelik 15 milyar liralık yeni bir paketi daha devreye alıyoruz” diyerek aslında ülkedeki yoksul durumunu bizatihi dile getirdi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da, yayınladığı raporda ülkenin yoksullukta nereden nereye getirildiğinin itirafı gibi… Bakanlığın raporunda, 2020 yılında devlet yardımına muhtaç olan 1 milyon 154 bin hanede yaşayan 4 milyon 415 bin kişiye yapılan yardım, bir yıl sonra 2 milyon 830 bin hanede 11 milyon 370 bin kişiye ulaştı.
Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın Açlık Haritasına göre ise, 92 ülkede toplam 866 milyon kişi yeterli gıda tüketmiyor. Açlık Haritasının Türkiye bölümündeki verilere baktığımızda da iç açıcı bir tablo ile karşılaşmıyoruz. Verilere göre, ülkemizde 14 milyon 8 bin kişi yeterli gıda tüketmiyor. 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7'sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6'sının ise kronik yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.
Buna bir de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun Mayıs ayı raporuna göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının asgari ücreti geçerek 6 bin 17 TL'ye, yoksulluk sınırının ise 19 bin 602 TL'ye çıktığı gerçeğini ellediğimizde aç var mı, yok mu? Ya da ne kadarımız aç, ne kadarımız tokuz bu verilere bakarak değerlendirebiliriz.
148 İŞ YERİ KAPANDI
Son iki yılda ekonomide yaşanan krizlerden en fazla etkilenen kesimlerden biri de hiç kuşkusuz esnaflar oldu. Diyarbakır Sebze ve Meyve Komisyoncular Odası Başkanı Fırat Taş’ın basına yaptığı feryat niteliğindeki açıklaması ya yeterince duyulmadı, ya da duyanların işine gelmediği için kulaklarını tıkadı.
Peki ne demişti Diyarbakır Sebze ve Meyve Komisyoncular Odası Başkanı Fırat Taş: “Diyarbakır sebze hali 4 blok ve toplam 218 dükkândan oluşuyor. 2 yıl içerisinde 148 iş yerinin kapandı. Esnaf perişan oldu. Birçoğu iflas etti. Evlerini, arabalarını ve arsalarını sattı ama iflastan kurtulamadı. Aile olarak 64 yıldır bu işi yapıyoruz. Diyarbakır'da yeni hal açacağız diyorlar. Burada daha 50 dükkânı işletemiyoruz. Öncelikle buradaki esnafın ayakta kalmasını yardımcı olsunlar.”
Her geçen gün kriz daha fazla sektörü etkiliyor, iflaslar peş peşe geliyor. Biran önce gerçek anlamda ihtiyacı olan ve ayakta tutulması gerekenlere el uzatılmalı, onlara yönelik düzenlemeler gerçekleştirilmeli. Yoksa hem aç sayımız artacak, hem de daha fazla sektör etkilenecek.
Facebook Yorum
Yorum Yazın