Yaklaşık 600 bin civarında Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Şanlıurfa’da sığınmacıların statüsüne bakış açısını değerlendiren araştırmada, en önemli tespit olarak Suriyelilerle ilgili yaşanan olumsuz olaylar nedeniyle yerel halkta gü
'Şanlıurfa'daki Yerel Halkın Suriyeli Sığınmacılara - Mültecilere Yönelik Algısı’ adlı araştırmada Şanlıurfalıların sığınmacılara yönelik bakış açısı ele alındı. Araştırmacı Ahmet Doğan tarafından yapılan ve yerel halkın sığınmacılara yönelik neler algıladığı, bu algıları oluşturan hangi olayları dikkate aldığına vurgu yapıldı. Yapılan araştırmada Suriyelilerle ilgili yaşanan olumsuzluklar ve basına yansıyan haberler nedeniyle yerel halkta güvenlik endişesi oluştuğuna dikkat çekildi.
BULGU VE TESPİTLERE YER VERİLDİ
Araştırmada “Günümüz dünyasının en ciddi insani krizini mülteci, sığınmacı ve göçmenler yaşamaktadır. Savaş, işgal, çatışma ya da iklim değişikliği gibi nedenlere bağlı olarak can ve mal güvenliğini kaybeden milyonlarca insan ülkelerini terk edip daha yaşanabilir olarak gördükleri bölge ve ülkelere göç etmektedir. Türkiye, özellikle Asya, Afrika ve Ortadoğu kaynaklı düzensiz göç hareketlerinin çok yoğun olduğu bir geçiş ülkesi olmasıyla birlikte aynı zamanda mülteci ve sığınmacılar için bir hedef ülke haline gelmektedir. Yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’nin uyguladığı “açık kapı” politikasıyla sığınmacılara “geçici koruma statüsü” verilmektedir. Bununla birlikte sığınmacıların büyük çoğunluğu, oluşturulan kamp bölgeleri dışında bulunmakta ve serbest ikamet yoluyla şehirlere dağılmaktadır. Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerden biri olan Şanlıurfa, gerek sosyo–kültürel açıdan gerekse de sınıra yakın olması açısından Suriyeli mültecilerin kolay tercih ettiği en önemli merkezlerin başında gelmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların en yoğun olarak yaşadığı ikinci şehir olan Şanlıurfa’daki yerel ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki etkilerini inceleyen saha araştırması kapsamında, toplumsal algıyı şekillendiren bulgulara ve somut tespitlere yer vermektedir” denildi.
SOSYOKÜLTÜREL DEĞİŞİM
Sosyokültürel değişimin yaşandığına dikkat çekilen araştırmada şu tespitlere yer verildi: “Suriye’de devam eden iç savaşın neden olduğu büyük insani felaket, Suriye halkının önemli bir bölümünün sığınmacı olarak farklı ülkelere dağılmasıyla devam etmekte ve henüz bir çözüme kavuşmamıştır. Bu ülkelerde yaşamlarını sürdürmeye çalışan Suriyeliler bir yandan da yerleşik toplumların algı, davranış ve kaygılarıyla baş başa kalmıştır. Türkiye’nin büyük çoğunluğu sınıra yakın şehirlerinde olsa da, ülke genelinde sosyal ve kültürel olarak birbirinden farklı iki halk bir arada yaşamak durumunda kalmış, bu nedenle bütün toplumsal yaşam sosyokültürel bakımdan değişikliğe uğramaktadır. Şanlıurfa örneğinde görüldüğü gibi, bir yanda savaştan uzaklaşmak için ülkesini terk eden mağdur ve mazlum durumdaki Suriyeli sığınmacılar, diğer tarafta bu yabancı topluluktan endişeli ve sahip olduğu imkanların zarar göreceğinden korkan yerel halk bulunmaktadır. Bu araştırmayla birlikte, toplumsal algının gittikçe sığınmacıların aleyhine bir görünüm kazandığı sonucuna ulaşılmıştır. Şanlıurfa’daki Suriyeliler ile ilgili olarak yerel kamuoyunun çok büyük bir kesimi, bu algı bozukluğu yüzünden sığınmacılara mesafe koymaktadır. Buna verilere göre; yerel toplum mültecilerin nüfus yoğunluğundan rahatsız olmakta, toplumda gelişen bazı ayrımcılık ve şiddet içerikli eylemlerden, suç yüzdelerinin artmasından, cinsel istismarın artmasından, işsizliğin ve enflasyonun çoğalmasından Suriyelileri sorumlu tutmaktadır. Dolayısıyla işini ve gelirini kaybetme, güvenlik riskleri ve sosyal hizmetleri paylaşma kaygıları da göz önüne alındığında Şanlıurfa’da ciddi sayılabilecek düzeyde “Mülteci Fobisi” ortaya çıkmaktadır. Şanlıurfa gibi büyük bir şehirde hayata tutunmaya çalışan mülteci ve sığınmacıların, ağır bir yük altında bulunması anlaşılır bir durum olmakla birlikte, yerel halkın bu duruma gösterdiği insani tepkiler çeşitli faktörlerin etkisiyle yerini daha hoşgörüsüz bir anlayışa bırakmaktadır. Bu yaklaşımın ve algı değişimlerinin mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrımcılık ve dışlayıcılık temelli davranış bozukluklarına neden olduğu da görülmektedir.
GÜVENLİK ALGISI
Araştırmadaki en önemli tespit yerel halkın güvenlik algısıyla ilgilidir. Son dönemde yaşanan gerginlikler aynı zamanda artan terör saldırıları ve isimleri adli olaylara karışan Suriyelilerle ilgili basına yansıyan haber ve yorumlar, Şanlıurfa’daki toplumsal yapı tarafından sığınmacıları suçlamak için gerekçe yapılmaktadır. Şanlıurfa’da araştırmaya katılan yerel halkın yüzde 84 oranında sığınmacıları ülke güvenliğini tehdit eden bir toplum olarak algılaması manidar bulunmuştur. Bununla birlikte aynı sayıdaki katılımcı, Türkiye’de sığınmacıların kendilerini güvende hissedecekleri koşulların mevcut olduğuna ve birçoğu kampların içini hiç görmemesine rağmen kamplarda temel ihtiyaçların karşılandığına inanmaktadır. Şanlıurfa’daki yerel halk, güvenliklerini tehdit edeceğinden korktukları sığınmacıların ülkede güven içinde bulunduğunu ifade etse de bu çelişkili tutumun bir algı bozukluğunu gösterdiği aşikardır. Aynı zamanda araştırma, Şanlıurfa’daki mülteci ve sığınmacıların ırkçılık, ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına maruz kaldıklarına ilişkin yaygın bir kanaatin mevcut olduğunu göstermiştir. Şanlıurfalı katılımcıların büyük bir kesimi, bu durumu sığınmacıların suç işleme potansiyeli, sosyal uyum süreçlerinin başarısızlığa uğraması ve işsizlikten duyulan endişeyle açıklamaktadır. Bu değerlendirmelerin gerçekçi bir karşılığı bulunduğu gibi, dar milliyetçi bakış açısının da hakim olduğu bir algı sapmasıyla bu ayrımcılığın meşrulaştırılmak istendiği de gözden kaçmamaktadır. Sonuçta, ayrımcılığın ve dışlayıcılığın bir süre sonra normalleşme riski bulunmakta ve Şanlıurfa’daki yerel unsurların sığınmacılara öfke duyacağı ve yabancı düşmanlığını kışkırtacağı ürkütücü bir tablonun oluşmaya başlayacağı değerlendirilmektedir.”
BİHA
Yorum Yazın