TBMM Genel Kurulu'nda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçeleri üzerinde siyasi parti gruplarının konuşmalarının tamamlanmasının ardından Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) konferansında kabul edilen sözleşme ve tavsiye kararlarına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi okundu.
“ILO’nun Kabul Ettiği 2 Standart Şiddet ve Tacizi Önlemek İçin Karşılıklı Saygı ve İnsan Onurunun Öneminin Farkında Olmayı Odağına Koymaktadır”
Kararlara ilişkin Genel Kurula bilgi veren Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, söz konusu belgelerin Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin ILO Sözleşmesi ile Çalışma Hayatında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin ILO Tavsiye Kararı olduğunu söyledi. Bakan Selçuk, "10-21 Haziran 2019 tarihleri arasında Cenevre'de düzenlenen 108. Uluslararası Çalışma Konferansı çerçevesinde hazırlıkları tamamlanan 190 sayılı ILO Sözleşmesi ile 206 sayılı ILO Tavsiyesi Kararı, ILO Genel Kurulunda 21 Haziran 2019 tarihinde yapılan oylamada büyük bir çoğunlukla kabul edilmiştir ve her 2 standart da iş yerlerinde şiddet ve tacizi önlemek için karşılıklı saygı ve insan onurunun öneminin farkında olmayı odağına koymaktadır." dedi.
Bakan Selçuk, tezkereye ilişkin bilgilendirmenin ardından bakanlığının 2020 yılı bütçesiyle ilgili sunumuna geçti.
“Ülkemiz Dünyadaki Yoksulluk Oranlarını En Fazla Azaltan Ülke Oldu”
Aile, çalışma ve sosyal hizmetler alanında büyük bir değişim ve dönüşüm sürecini başarıyla gerçekleştirdiklerini vurgulayan Selçuk, "Bugün milli gelirini sürekli artıran, çalışan ve değer üreten bir Türkiye var ve tüm dünyaya örnek teşkil eden bir sosyal devlet anlayışını benimsemiş bir Türkiye var." dedi. Selçuk, yürüttükleri tüm politikaların nihai hedefinin mutlu, çalışkan ve üretken bireylerin uyumlu aileler içinde daha müreffeh bir toplum hedefine doğru birlik ve beraberlik içinde yürümesi olduğunu söyledi.
Sosyal kalkınma veya koruma sisteminin temelde üçlü bir sacayağı üzerine oturduğunu ifade eden Selçuk, bunların, sosyal yardımlar, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetler olduğunu belirterek, bunlara ilişkin çalışmaları anlattı.
"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." perspektifiyle sosyal yardımları, sosyal güvenliği ve sosyal hizmetleri içeren sosyal koruma ağından toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları oranında faydalanmasını sağlayarak tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir sosyal devlet anlayışını sürdürdüklerini vurgulayan Selçuk, şöyle devam etti:
"Bunu uluslararası kurum ve kuruluşların araştırma raporlarında da görüyoruz. Dünya Bankasının sürdürülebilir kalkınma hedefleri atlası raporuna göre, ülkemiz dünyadaki yoksulluk oranlarını en fazla azaltan ülke oldu ve sosyal yardım harcamalarımızın GSYİH'ye oranını yaklaşık 3 katına çıkardık. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza yaklaşık 315 milyar lira tutarında sosyal yardım yaptık ve 2002 yılında 4 olan sosyal yardım program sayımız, 2019 yılında 43'e ulaştı. Son on yedi yılda geldiğimiz noktayı aslında rakamlar bütün açıklığıyla ortaya koymakta. Türkiye'de 2002 yılında toplumun yüzde 30'u günlük 4,3 doların altında harcamayla geçimini sağlamaktayken 2015 yılına geldiğimizde bu oran yüzde 1,6'ya düşmüştür ve bunu da UNDP verileri teyit etmektedir. Bir noktada daha ülkemiz adına gurur duyulacak bir gelişmeyi daha yaşadık: Ülkemiz BM normlarına göre, 2002 yılında orta insani gelişme, 2019 yılında ise yüksek insani gelişme seviyesinde yer almaktaydı ancak üç gün önce, 9 Aralık 2019 tarihinde yayımlanan UNDP İnsani Gelişme Raporu'nda, ülkemiz ilk defa çok yüksek insani gelişme kategorisinde bulunan ülkeler arasında yer aldı."
“Yararlanıcı Sayısı Artışı, Yoksulluğun Artmasından Ziyade, Daha Fazla Vatandaşımıza Daha Fazla Çeşitlilikte Program Sunmamızdan Kaynaklanmaktadır”
Sosyal yardım programlarını sosyal adalet ilkesi çerçevesinde, hiçbir ayrım gözetmeksizin, objektif yararlanma kriterleri çerçevesinde sürdürdüklerine işaret eden Selçuk, 2002 yılında 1,3 milyar lira olan sosyal yardım bütçesini, 2018 yılında 43 milyar seviyesine çıkardıklarını ve geliştirdikleri kapsayıcı sosyal yardım programlarıyla da 2018 yılında 3,5 milyon ihtiyaç sahibi aileye ulaştıklarını söyledi.
Türkiye çapındaki 1003 sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı aracılığıyla da bu hizmetleri Türkiye'nin dört bir köşesine ulaştırdıklarını ifade eden Selçuk, şunları kaydetti:
"Sosyal yardımlara ayrılan kaynakların yüzde 86'sı hak temelli, düzenli yardımlardır, dolayısıyla nakdi yardımlardır. Ayrıca, Sosyal Yardım Kartı projesini hayata geçirerek 2 milyon vatandaşımıza da bu suretle daha onurlu bir şekilde hizmetlerimizi iletiyoruz. Haliyle yararlanıcı sayısı artışı, yoksulluğun artmasından ziyade, daha fazla vatandaşımıza daha fazla çeşitlilikte program sunmamızdan kaynaklanmaktadır."
AK Parti hükümetleri döneminde hayata geçirilen sosyal güvenlik düzenlemesinin 1950'lerden bu yana Türkiye'de gerçekleşmiş en büyük reformlardan birisi olduğunu vurgulayan Selçuk, sosyal güvenlik kapsamının genişlemesi ve hizmetlerdeki çeşitliliğin artmasının doğal olarak sosyal güvenlik harcamalarının da artmasına sebep olduğunu ifade etti.
“2071'e Kadar Sosyal Güvenlik Sistemimiz Sürdürülebilir Durumda”
Selçuk, "Çünkü Türkiye büyüyor, nüfusumuz da artmakta, verdiğimiz hizmetler genişliyor ve tüm bu değişkenler doğal olarak bütçemizi de etkiliyor ancak aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi oluşturma çabalarımız devam ediyor ve yeni bir etki girmediği sürece de 2071'e kadar sosyal güvenlik sistemimiz sürdürülebilir durumda." diye konuştu.
Türkiye'nin sosyal güvenlik sistemi 1999'da ne durumdaydı, AK Parti'nin 2002'nin sonunda hangi durumda bu sistemi devraldığını ve bugün ne durumda olduğuna bakmak gerektiğini dile getiren Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün bunları da tüm dünyanın kabul ettiği, uluslararası kabul edilebilir veriler üzerinden açıklamak isterim. 1999'da Türk sosyal güvenlik sistemi yani o zaman ki SSK, BAĞKUR ve Emekli Sandığının konsolide bütçelerine baktığımız zaman, gelirlerin giderlerini karşılama oranı yüzde 64, prim gelirlerinin emekli aylığı ve sağlık harcamalarını karşılama oranı yüzde 55-56, sistemin toplam açığının GSYİH'ye oranı yüzde 2,35'ti. 2002'ye geldiğinde yani AK Parti devraldığında gelirlerin giderlerini karşılama oranı yüzde 71,5; prim gelirlerinin emekli aylığını ve sağlık harcamalarını karşılama oranı yüzde 61, açığın GSYİH'ye oranı ise yüzde 2,22 idi.
Bu rakamları hafızamızda tutarsak bugün yani 2019 sonu itibarıyla baktığımız zaman, sosyal güvenlik sisteminin gelirlerinin giderlerini karşılama oranı yüzde 91,5. Prim gelirlerinin emekli aylığı ve sağlık harcamalarını karşılama oranı yüzde 72. Açığın GSYİH'ye oranı ise yüzde 0,92 yani yüzde 1'in altında. Her üç göstergeye göre de bugün sosyal güvenlik sistemi, devraldığımız günle mukayese edilemeyecek kadar iyi durumdadır ve kaldı ki 2002'de emekli aylıklarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 4,63 iken bugün artan gayrisafi yurt içi hasılaya rağmen yüzde 7'ye, sosyal güvenlik sisteminin sağlık harcamalarının GSYİH'ye oranı ise yüzde 1,42'den yüzde 2,6'ya çıkmış. Yani daha fazla emekliye kaynak aktardık, daha fazla sağlığa harcama yapıldı. Fakat bununla beraber, mali yapı daha da iyi bir noktaya gelmiş durumda ve bunun da ötesinde, 1999'da yani mali göstergelerin kötü olduğu zamanda Türkiye'de sadece nüfusun yüzde 51'i kapsam altında iken şu anda bizim sigorta sistemimize yani SGK sistemine dahil olan nüfusumuzun oranı yüzde 99,5. Dolayısıyla diyebiliriz ki emekli sayımız, kapsama dahil nüfusumuz arttı, GSYİH'den emekliye verilen pay arttı, kamu sağlık harcamalarının GSYİH'ye oranı arttı. Buna rağmen sosyal güvenlik sisteminin mali durumu bozulmadı ve her yıl daha da iyiye giderek uluslararası kabul edilebilir oranlara gelmiştir."
Sadece bugünü değil geleceği de düşünerek sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi inşa ettiklerini ve ciddi bir dışsal, yapısal müdahale olmadıkça sosyal güvenlik sisteminin, tahmin ufukları olan 2071 yılına kadar güvenli bir şekilde yoluna devam edeceğini belirten Selçuk, bugün SGK'nin mali bünyesinin uluslararası kabul edilebilir düzey olduğunu ve her yıl da daha iyiye gittiğini söyledi.
"Türkiye, Bütün OECD Üyesi Ülkeler İçinde En Erken Yaşta Emekli Eden Ülkedir"
Aktif sigortalı sayısının 2009 yılında yaklaşık 15 milyon iken 2019 yılı Eylül ayı itibarıyla 22,5 milyona ulaştığını ifade eden Selçuk, "Pasif sigortalı sayımız da dosya bazında 2009 yılında 8,5 milyon iken 2019 yılı eylül ayında yaklaşık 12 milyon kişiye yükselmiş durumda. Bütün dünyada 'aktif/pasif oranı' dediğimiz, çalışanın emekliye oranı 4 iken bizde 2'nin altında ama yine bakıyoruz, 2009 yılında aktif-pasif oranı 1,78'lerdeyken bugün 1,82'lere yükselmiş durumda." diye konuştu.
Bütün dünyada emeklilik için üç şart arandığını, bunların belirli bir yaşa gelmek, belirli bir süre prim-gün ödeme sayısına ulaşmak ve belirli bir hizmet süresi olduğunu anımsatan Selçuk, şöyle konuştu:
"Yasalarla belirlenen bu üç şarttan herhangi birisinin olmaması durumunda emeklilik müktesep hak kılmaz yani kişi emekli olamaz. Türkiye'de, bütün dünyada olduğu gibi, emeklilik için belirli bir yaş şartı vardı ve maalesef, 1992'de bu şart kaldırıldı. 1999'a gelindiğinde, o dönem SSK Genel Müdürü olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendi ifadesiyle sistem iflas etme noktasına geldi ve bu tarihte emeklilik için yine bir yaş şartı getirildi ama bu sefer kademeli bir geçiş öngörüldü. AK Parti 2008'de, 1999 yılında o dönemin hükümeti tarafından çıkarılan 4447 sayılı Kanun ile getirilen kademeli yaşı aynen muhafaza etti. Nitekim, şu ana kadar uygulamada bizim fiili emeklilik yaşımız 52. Yani 2019 yılında emekli aylığını bağladığımız emeklilerin ortalama yaşı 52. 65 yaş ancak 2048'de devreye girecek. Şu an Türkiye, bütün OECD üyesi ülkeler içinde en erken yaşta emekli eden ülkedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde ortalama 52 yaşında kimseyi emekli etmiyorlar."
2005 yılında 21,7 milyon olan iş gücünün bugün 33 milyonu aşmış durumda olduğunu dile getiren Selçuk, "İş gücündeki yaklaşık 11 milyonluk artışa karşılık, ülkemizde aynı dönemde 9 milyon kişinin üzerinde de ilave istihdam sağladık ve 2002'den 2019 yılı kasım ayı sonuna kadar toplam 8 milyon 640 bin kişiyi işe yerleştirdik. Sadece 2019 yılında 1 milyon 430 bin kişiyi işe yerleştirdik İŞKUR aracılığıyla. Sağlanan bu ilave istihdamla 2005 yılında yüzde 40,6 olan istihdam oranını bu yıl ağustos ayı itibarıyla 46,3 olarak gerçekleştirdik." diye konuştu.
“İşsizlik Fonunun Varlıkları Her Geçen Yıl Artıyor”
İşsizlik Sigorta Fonu'nun amacının dışında kullanıldığına dair mesnetsiz iddialar olduğunu belirten Bakan Selçuk, şöyle devam etti:
"İşsizlik Sigorta Fonu, devletin, işçinin ve işverenin ortak fonudur. Devlet yüzde 1, işçi yüzde 1 ve işveren yüzde 2 katkı verir. Bu fon, milletimizin refahı, ülkemizin büyümesi için istihdamın desteklenmesine yönelik fayda gördüğü alanlarda işçi, işveren ve devlet temsilcilerinden oluşan bir İŞKUR yönetim kurulu tarafından ilgili mevzuata göre etkin ve şeffaf bir şekilde yönetilmektedir. Bugün itibarıyla fonun varlığı, 131 milyar liradır. İstihdam teşviklerimizin de ön şartı istihdamı korumaktır ve dolayısıyla baktığımız zamanda da fonun varlığı her bir yıl artmaktadır.
“Asıl Olarak İşçiyi Korumak İstiyorsak İstihdamı Korumak Mecburiyetindeyiz”
Diğer bir konu, geçen asgari ücret görüşmelerinde açıkladığım, istihdamı korumak işvereni korumak değildir. Bizim devlet olarak amacımız hem işvereni hem işçiyi korumaktır. İstihdamın olmadığı, istihdamın azaldığı bir yerde işçiyi koruduğumuzu söyleyemez hiç kimse. Dolayısıyla istihdam meselesi, işçi ve işverenden bağımsız işi koruma meselesidir. Asıl olarak işçiyi korumak istiyorsak istihdamı korumak mecburiyetindeyiz. Yine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ilk asgari ücret tespiti tüm tarafların oy birliğiyle gerçekleşti. 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücreti 2019 yılı için yüzde 26 artırarak net 2020 liraya çıkardık.
Geçen, yine, asgari ücret konuşmam eleştirildi. Asgari ücrette satın alma gücüne göre baktığımızda, AB üye ve aday ülkeler arasında 2002 yılı başında 15'inci sıradayız. 2017 ve 2018 yılına geldiğimizde 12. sıradayız, bu yıl ülkemiz 10. sıraya yükselmiş durumda; dolayısıyla bizden geride 4 ülke yok, biz 10'uncu sıradayız, geçen sene 11'inci sıradaydık, ondan önce 12'nci sıradaydık."
“Mesleki Yeterlilik Belgesi'ne Sahip Çalışan Sayımızı 1 Milyona Ulaştırmak; Ulusal Meslek Standardı Sayısını da Bine Çıkarmak İstiyoruz”
Bakan Selçuk, bugünün dünyasında iş gücünü artırmanın bir yolunun da daha kalifiye standartları getirmek olduğunu belirterek, bunun için iş gücünde verimliliği ve yetkinliği artırmak adına, iş ve eğitim hayatında ihtiyaç duyulan meslek standartlarını ve yeterliliklerini belirlediklerini, bu anlamda, 843 ulusal meslek standardı ve 485 ulusal yeterliliği hazırladıklarını ve yürürlüğe koyduklarını söyledi.
Mesleki Yeterlilik Belgesi alan yaklaşık 850 bin kişinin çalışma hayatında olduğunu dile getiren Selçuk, "Mesleki Yeterlilik Belgesi'ne sahip çalışan sayımızı 1 milyona ulaştırmak; ulusal meslek standardı sayısını da bine çıkarmak istiyoruz. Bu mesleki standartları ve yeterliliğe dayalı sınav ve belgelendirmeyi yapmak üzere bugüne kadar uluslararası akredite 215 sınav ve belgelendirme kuruluşunu da yetkilendirmiş durumdayız." ifadelerini kullandı.
“Sosyal Hizmet Merkezi Sayımızı 2020 Yılında 353'e Çıkaracağız”
Ailelere ve toplumun tüm kesimlerine yönelik sosyal hizmetleri bütüncül bir yaklaşımla tek çatı altında topladıklarını ifade eden Selçuk, "333 tane Sosyal Hizmet Merkezimiz var ve 333 Sosyal Hizmet Merkezimizde 6 milyon vatandaşımıza hizmet ulaştırdık ve Sosyal Hizmet Merkezi sayımızı 2020 yılında 353'e çıkaracağız." dedi. Selçuk, kadınların psikososyal, sosyokültürel, mesleki ve kişisel gelişimlerine destek olmak amacıyla 226 Aile Destek Merkezi'nin bulunduğunu ve bu merkezlerden 2,6 milyon kişinin yararlanmış durumda olduğunu söyledi.
Çocukların, yarınların ve geleceğin teminatı olduğunu, geleceğe güvenle bakmak isteniyorsa çocukların üstün yararını ön planda tutarak onları daha iyi şartlarda hazırlamanın en temel vazifeleri olduğunu belirten Selçuk, "Biz, çocuk hizmetlerimizde de engelli hizmetlerimizde de yaşlı hizmetlerimizde de aile odaklı çalışmalarımıza öncelik veriyoruz ve bu sebeple çocuk açısından sakınca oluşturmadığı sürece çocuklarımızı aileleri yanında desteklemekteyiz. Bugün aile yanında sosyal ve ekonomik destek alan 128 bin çocuğumuz var. Yine, çocuklarımızın sıcak bir yuvada büyümeleri için 25 bini aşkın çocuğumuzu evlat edindirme ve koruyucu aile modellerimizden faydalandırdık." diye konuştu.
Kadının değer görmesinin ailenin korunması ve toplumun yücelmesi demek olduğuna inanarak "Mercan Seferberliği"ni başlattıklarını ve bu seferberliğin sadece kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyeceğini aktaran Selçuk, şöyle devam etti:
"Aynı zamanda kadınlarımızın kendi hikayelerini yazabilmeleri için fırsatlar sunacak, annelik rolünü güçlendirecek, politikalar geliştirecek, karar alma mekanizmalarında ve girişimcilikte daha etkin yer almalarını sağlayacak, eğitim ve sağlık gibi alanlarda daha çok kadınımıza ulaşmayı hedefleyecek. Bu seferberliğimizin ilk aşaması olarak da bakanlığımız, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığımızla bir araya gelerek, ilk defa çok kapsamlı 75 maddelik 2020-2021 Koordinasyon Planı hazırladık ve bu plan kapsamında adliyelerde adli destek birimlerinin oluşturulmasına, ihtisas mahkemelerin oluşturulmasına, ŞÖNİM'lerin kurumsal kapasitesinin artırılmasına kadar birçok maddemiz var."
Selçuk, 2021-2025 yıllarını kapsayacak şekilde 4. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı'nı da hayata geçirmek için çalışmalarını başlattıklarını söyledi.
"Engelsiz Vizyon Belgemizi ve Engelli Hakları Eylem Planı'nı da Yakında Yayınlayacağız"
Engelli vatandaşların da eğitimden istihdama sosyal hayata katılımlarını destekleyen önemli adımlar attıklarını anımsatan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bildiğiniz gibi Engelliler Haklarına İlişkin Sözleşme'yi imzalayan ilk ülkelerden birisiyiz ve sözleşme doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarımızla sosyal diyalog çerçevesinde irtibatlarımız devam ediyor. Engelli Hakları İzleme Değerlendirme Kurulunu da aktif hale getirmekteyiz. Engellik sağlık kurumları raporlarını esas alan Ulusal Engelliler Veri Sistemi'ni hayata geçirerek kanıta dayalı politikalar geliştiriyoruz.
Yine, ilk defa, engelliler için Ulusal Erken Müdahale Eylem Planı'nı hazırlamaya başladık. Engelsiz Vizyon Belgemizi ve Engelli Hakları Eylem Planı'nı da yakında yayınlayacağız. Erişilebilirlik Destek Projemizi önemsiyoruz ve Türkiye'nin her yerinden erişilebilir olması için bu konudaki toplumsal bilincin ve farkındalığın artması için de uğraşıyoruz. Evde bakım desteği uygulamamızdan yarım milyonu aşkın engelli vatandaşımız yararlanmakta. Yine, diğer bir önem verdiğimiz konu, gündüz yaşam merkezleri. 2018 yılında sadece 7 olan gündüz yaşam merkezlerini 2019 yılı itibarıyla 52 ilde 69 merkeze çıkardık. İnşallah, 2020 yılı bitmeden 81 ilimizde engellilerimiz için gündüz yaşam merkezleri olacak."
Engelli vatandaşların, bakıma ihtiyacı bulunanların çaresiz kalmadıkları bir Türkiye için 2002 yılından bugüne bakım hizmeti modellerini geliştirdiklerini dile getiren Selçuk, şu anda 354 bakım merkezinde 27 bin engelli bireye hizmet verdiklerini söyledi.
Engellilerin istihdama katılmalarını da önemsediklerini vurgulayan Selçuk, "2002 yılına kadar 5 bin 777 engelli memur ataması yapıldığını görmekteyiz, şu ana kadar yapılan atamalarla 56 bini geçmiş olacak. Atama süreci tamamlandığında tam tamına on yedi yılda 10 kat artış sağlamış olacağız." dedi.
Şehit yakınlarının ve gazilerin acılarını bir nebze olsun dindirmek ve devletin her daim onların yanında olduğunu hissettirmek için bu sene bir ziyaret seferberliği başlattıklarını ve 2019 yılı itibarıyla 52 bin ev ziyareti yaptıklarını anlatan Selçuk, "2019 yılı itibarıyla 52 bin ev ziyaretimiz oldu ve 2014 yılından bugüne de 26 bini aşkın şehit yakınımıza, gazimize ve gazi yakınımıza kamuda hizmet sağladık. Bu sene şu anlamda da önemliydi: 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'na iştirak eden 498 şehit yakınımıza ve 37 bin gazimize 45 yıldır hasretle bekledikleri Milli Mücadele Madalyasının ve Beratının Tevcih Törenini yaptık." diye konuştu.
Bakan Selçuk, şehit yakınları ve gazilerin daha huzurlu bir hayat yaşayabilmesi için devlet olarak ne varsa yapmak için uğraştıklarını söyledi.
“Şehit Yakınları İçin Toplanan Yardım Son Kuruşuna Kadar Şehit Yakınlarımız ve Gazilerimiz İçin Harcanacak”
TBMM Genel Kurulundaki bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, şehit yakınları için toplanan yardım miktarının 338 milyon 971 bin 703 lira olduğunu belirterek, "Biz her zaman şehit yakınları ve gazilerimize sahip çıktık. Biz her zaman yanlarındayız. O para da son kuruşuna kadar şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için harcanacak." dedi.
15 Temmuz sonrası şehit yakınları için toplanan yardım paralarıyla ilgili sorulara cevap veren Selçuk, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı'nın 13 Temmuz 2019'da kuruluşunun gerçekleştiğini söyledi.
"338 milyon 971 bin 703 lira 97 kuruş nemasıyla beraber para durmaktadır." diyen Selçuk, CHP milletvekillerinin tepki göstermesi üzerine "Para bütün kuruşuna kadar durmaktadır, yine şehit yakınları ve gaziler için harcanacaktır. Tek kuruşuna dokunulmadığı gibi para nemalandırılmıştır." ifadelerini kullandı.
Bakan Selçuk, "Keşke şehit yakınlarımızın, gazilerimizin emaneti olan parasıyla bu kadar ilgilenen vekillerimiz 15 Temmuz davalarına da sahip çıksalardı." dedi.
Selçuk, CHP milletvekillerinin tepkileri üzerine "Biz oradaydık. Siz neredeydiniz. 15 Temmuz'da Kılıçdaroğlu neredeydi?" diye sordu.
Bakan Selçuk, ayrıca kadın konukevlerinin de ihtiyaç durumunda kapasitelerinin arttırıldığını kaydederek, iş başı eğitim programlarına da devam edeceklerini, 2019 Ocak-Kasım döneminde 377 bin 689 kişinin bu programlardan yararlandığını belirtti.
Selçuk, uyuşturucuyla ve bağımlılıkla mücadelenin de devam ettiğini belirterek, Bağımlılıkla Mücadele Üst Kurulu'nda 11 bakanlığın iş birliğinin bulunduğunu ifade etti.
Oturumun ardından Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Mesleki Yeterlilik Kurumunun 2020 yılı bütçeleri kabul edildi.
Yorum Yazın