Futbol hastasıydı.
Sevdalısı olduğu takımın maçlarını kaçırmazdı.
Bir gün Hollanda'ya düştü yolu.
Maç gününe kadar, gezdi, tozdu, gönlünce eğlendi.
Bir defasında gündüz vakti arkadaşlarıyla bir iki bira içmişti.
Sarhoş değildi.
Ama kiraladığı arabayla oteline giderken, trafik polisi çevirdi.
Yanındaki arkadaşları "eyvah" dedi.
O sakindi.
Yasalara saygılı bir vatandaştı ama bu sorunu nasıl çözeceğini de biliyordu!
"Rahat olun" dedi arkadaşlarına.
Camı açtı, polise gülümsedi.
Polis evrakları istedi.
Pasaportunun arasına 20 euro koydu, ehliyeti ile birlikte polise uzattı.
Arabada Hollanda'da yaşayan arkadaşı, "yapma" diye bağırdı.
Ama iş işten geçmişti.
Polis pasaportu açtı, 20 euroyu aldı, "paranızı unutmuşsunuz beyefendi" diyerek geri uzattı.
Bizimkisi yine kendinden emindi.
"Hayır, unutmadım, o para sizin!"
Polis biraz şaşkın, biraz sinirli gözlerinin içine baktı.
Sonra parayı iade etti ve "beni takip edin" dedi.
Önde polis arabası, arkada bizimkiler Amsterdam sokaklarını turladılar.
Emniyet binasına gittiklerini sanıyorlardı.
Hollanda'da yaşayan arkadaşı, "burada rüşvet vermek büyük suç, şimdi yandık" diye hayıflandı.
Diğerleri de "evet yandık" dediler.
O da içinden “şimdi ayvayı yedik” diyordu.
10 dakikalık bir yolculuktan sonra Amsterdam'ın iyi bir semtinde, bahçeli şirin bir evin önünde durdular.
Bizimkiler nereye geldiklerinin merakıyla şaşkın şaşkındılar.
Korkuyorlardı.
Polis arabadan indi, "benim evim burası" dedi ve içeriye davet etti.
Bizimkiler çekine çekine indi.
Yabancı bir ülkede, yabancı bir polisin evinde ne işleri vardı?
Polis bunlara ne yapacaktı?
Kapıda polisin eşi karşıladı.
Polis eşine “arkadaşlar misafirim, bir kahve içecekler” dedi.
Tedirgin adımlarla salona geçtiler.
Kahveler pişerken polis konuşmaya başladı.
"Hollanda devleti bana böyle bir evde yaşayabileceğim parayı veriyor. Sizin 20 euronuza muhtaç bırakmıyor. İyi çocuklar olduğunuz belli. Sarhoş da değilsiniz. Kendi ülkenizden böyle bir alışkanlığınız olabilir ama burası farklı. Lütfen Hollanda'da bulunduğunuz sürece hiç bir devlet personeline rüşvet teklif etmeyin. Çünkü devlet onları muhtaç durumda bırakmıyor."
Bizimkilerin ağzı açık kalmıştı.
Polisin verdiği ahlak dersi ibretlikti.
Martin Luther King der ki;
"Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalara ve milli gelirine değil, o insanların ahlâki değerlerine bağlıdır."
Değerli dostlar okuyupta çok etkilendiğim Cevdet ŞAHİNOĞLU kaleme aldığı güzel köşe yazısını sizinle paylaşmak istedim.
İyi haftalar.
Not: Olay bir kurgu değil, yaşanmıştır.
Alıntıdır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın