PKK’nın ilk eylemi olan Şemdinli-Eruh baskınından sonraydı. Turgut Özal’la Van’a gitmiştik.
Oradan biz karayoluyla, Özal helikopterle Şemdinli’ye geçti. Özal, bir askeri birliğin önünde parmağıyla Şemdinli dağlarını göstererek, “Üç beş çapulcuya fırsat vermeyeceğiz” demişti. Bu işi çapulcu işi olarak görmüştük. İlk düğme yanlış iliklenmişti. Sonradan Özal Kürt sorununa çok kafa yordu. PKK ile sınırlarımızın ötesinde mücadele etmek gerektiği ve bunun için de Irak sınırımızdan içeride tampon bölge kurulması fikrine geldi. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu da o yönde bir rapor sunmuştu.
DEAŞ ve PKK’nın Reyhanlı ve Gaziantep’teki kına gecesine saldırıları, Ankara Gar katliamı ve Suruç’taki canlı bomba eyleminden sonra Türkiye, terörle mücadelede konsept değişikliğine gitti. Terörü kaynağında yok etme konsepti kapsamında Suriye’de Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları gerçekleştirildi. Suriye sınırımızda tampon bölge oluşturuldu. Milat 2016 yılıdır. Bu konsept başarılı oldu.
Irak’ta ise geçici ve kalıcı üs bölgelerimiz var. Ama son saldırı da gösterdi ki, bizim Irak’ta da tampon bölgeler kurmaya ihtiyacımız var.
12 ŞEHİT VERDİĞİMİZ SALDIRI
ŞİMDİ gelelim 12 şehit verdiğimiz saldırıyla ilgili olarak gündemdeki sorulara. Milli Savunma kaynaklarından edindiğim bilgileri paylaşacağım.
- 12 şehit verdiğimiz saldırıda sızma girişimi iddia edildiği gibi 50-100 kişiden oluşan gruplarla değil, mağaralarda saklanan küçük gruplar tarafından havanın ağır, yoğun sis ve kar yağışı, tipi sebebiyle görüşün 5-10 metreye kadar düştüğü, İHA/SİHA’ların ve termal sistemlerin de kullanılmasının imkânsız olduğu durumda gerçekleştirilmiştir. İleri hatta bulunan birliklerimizin kahramanca mevzilerini savunması ve çatışmaya takviye giden komando birliğinin başındaki tabur komutanı yaralanmış olmasına rağmen komutayı bırakmaması sayesinde teröristlerin asıl amacı engellenmiştir. Sızma girişiminde bulunan teröristlerin tamamı etkisiz hale getirilmiştir.
ŞEHİT HABERLERİ GEÇ VERİLDİ İDDİASI
İlk saldırının olduğu 22 Aralık gecesinden itibaren sosyal medya hesaplarından dolaşıma sokulan bir iddia da şehit haberlerinin geç verildiği yönündeydi. Bu iddianın arkasında PKK terör örgütü ve yabancı istihbarat servislerinin olduğu bir gerçek.
Peki Milli Savunma kaynakları bu konuda ne diyor?
- Şehit- yaralı haberleri önce gerekli tedbirler alınmak suretiyle ailesine verilmekte, akabinde kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Aileye haber verilmeden ve tedavisi devam edenlerin durumu netleşmeden kamuoyu ile paylaşılmamaktadır.
ŞEHİT HABERLERİ GİZLENDİ Mİ?
Peki şehit haberleri gizlendi mi? İşte yanıtı:
- İletişimin bu kadar hızlı ve kolay olduğu bir çağda şehit haberlerinin gizlenmesi mümkün değildir ve böyle bir çaba asla olmamıştır. Zira gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır. 22 Aralık akşamı bazı sosyal medya hesaplarında iddia edildiği gibi Pençe-Kilit Operasyon bölgesinde açıklananların dışında şehit askerimiz yoktur. Şehitlerimizin saklandığını iddia etmek terör örgütünün ağzıyla konuşmaktır.
SON SALDIRIDA İHMAL VAR MI?
Dünyanın hiçbir ordusu bu tür sorulara cevap vermez. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri veriyor. Bence doğru olanı da yapıyor.
- TSK’da meydana gelen olaylar sonrasında derhal idari tahkikat kurularak inceleme yapılır ve sorumluluğu ve kusuru olanlar hakkında işlem yapılır. Bu olayda da idari tahkikat ve inceleme başlatılmış olup olay her yönüyle incelenmektedir.
İSLAM KARŞITI EYLEMLERDE ARTIŞ TEHLİKE İŞARETİ
AVUPA’da ırkçılık İkinci Dünya Savaşı öncesine benzer bir şekilde tehlikeli olarak tırmanıyor. İşin üzücü olan diğer bir yönü ise, ırkçılık İslam düşmanlığı üzerinden yükseliyor. Kur’an-ı Kerim’in yakılması ve camilere yönelik saldırılarda korkunç bir tırmanış söz konusu. Bunu gelecek açısından çok büyük bir tehlike olarak görüyor ve ürküyorum. Çünkü veriler korkunç bir tırmanış olduğunu gösteriyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın tespitlerine göre 2023 yılında Batı Avrupa’da Kur’an-ı Kerim’e karşı 507 saldırı gerçekleşti. Oysa 2022 yılında Avrupa’da toplam 15 kez Kur’an-ı Kerim yakılmıştı.
Bir yılda büyük artış var. Bu tek başına olacak bir şey değil. Belli ki organize bir yapı söz konusu. Aynen İkinci Dünya Savaşı öncesindeki artan ırkçılık faaliyetlerinde olduğu gibi.
Yine 2023 yılı içinde, Avrupa’da bulunan camilere 68 saldırı yapıldı. 2022’de 34 camiye saldırıda bulunulmuştu. Orada da yüzde yüz bir artış artış söz konusu. 2023 yılında yaşanan artış, Avrupa’da İslam karşıtlığının ulaştığı vahim düzeyi gösteriyor.
TÜRKİYE ÇABA GÖSTERİYOR
Türkiye, İslam karşıtı eylemlere karşı dünya çapında ciddi bir çalışma yürütüyor. İslam dünyası içinde sadece Türkiye bu çabayı gösteriyor dersem yeridir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan liderliğinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gayretleri çok önemli.
- Türkiye, failler hakkında cezai işlemlerin başlatılması için diplomatik girişimlerde bulunuyor. Vatandaşlarımıza hukuki destek sağlanıyor.
- İşlenen suçun düşünce özgürlüğüyle alakası olmadığı karar alıcılara ve kamuoyularına anlatılıyor.
- Konuya kalıcı çözüm bulunabilmesi, İslam karşıtı eylemlerin suç sayılması için diplomatik çaba harcanıyor.
TÜRKİYE’NİN GİRİŞİMLERİ SONUCUNDA
- Bu çabalar sonuçsuz kalmıyor. Türkiye’nin girişimleri sonucunda, Danimarka’da “dini toplumlar için özel önemi haiz metinlere uygunsuz şekilde muamele edilmesini” suç olarak tanımlayan yasa 14 Aralık günü yürürlüğe girdi.
- NATO üyeliği gündemde olan İsveç’te hükümet, gerekli önlemlerin alınması amacıyla bir Soruşturma Grubu oluşturdu. 2022’de Malmö’de gerçekleştirilen Kur’an yakma eyleminin faili olan Rasmus Paludan için “etnik ve ulusal gruba karşı tahrik” suçundan tutuklama kararı verildi. Iraklı Salwan Momika isimli şahsın İsveç’ten sınırdışı edilmesi kararı alındı.
ULUSLARARASI ZEMİNLERDE
Türkiye, İslam düşmanlığına karşı çabalara BM, AGİT, İİT ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası platformlarda da öncülük ediyor.
- Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırıları kınayan bir karar, 12 Temmuz’da BM İnsan Hakları Konseyi 53. Oturumu’nda kabul edildi. Kur’an-ı Kerim’e karşı saldırılar dini nefret olarak tanımlandı.
- 25 Temmuz’da ise yine Türkiye’nin çabaları sonucunda BM Genel Kurulu’nda, kutsal kitaplara yönelik her türlü şiddet eylemini uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendiren bir karar kabul edildi.
Bu karar önemli çünkü Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların dini nefret ve uluslararası hukukun ihlali olarak tanımlanması, bundan sonra atılacak adımlar için müktesebat oluşturuyor.
- İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin ortak bir pozisyon alması için Türkiye büyük bir çaba harcıyor.
Son cümle olarak...
İyi ki Türkiye var...
Facebook Yorum
Yorum Yazın