Afyonkarahisar gözlerden ırak bir kentimiz. Gazeteci olarak son 30 yılda iki kez geldim, bu üçüncü gelişim. İlk gelişim 1997’de rahmetli Fatma Girik’le birlikteydi. Gazeteci meslektaşımız Metin Göktepe’yi döverek öldürmekle suçlanan 5’i tutuklu 11 polisin davasını izlemek üzere, bir akşam vakti İstanbul’dan trene bindik, sabah erkenden Afyonkarahisar’a vardık. Mahkemede polislerin avukatlarından biri olarak karşıma MİT ajanlığı resmi devlet belgeleriyle kanıtlanmış Necdet Küçüktaşkıner çıkınca, “Sen ne arıyorsun burada?” diye bağırdım.
Duruşmayı izlemeye gelen gazeteciler şaşırdı. Olayın geçmişi şöyle: 12 Mart 1971 askeri darbesi sırasında yargılanıp tutuklanan gazeteci Gülay Göktürk, 1979 yılında, Sultanahmet Adliyesi'nde avukat cübbesiyle gördüğü kişinin, kendisine işkence yapanlardan biri olduğunu saptadı. Kendisi gibi geçmişte işkence görmüş gazeteci arkadaşlarından ikisi de işkenceciyi teşhis etti. İşte o işkenceci, yani Necdet Küçüktaşkıner, 1997 yılında, Afyonkarahisar’da (döverek gazeteci öldürmek suçundan) yargılanan polislerin avukatı olarak karşımızdaydı.
1979-1980’de Küçüktaşkıner’i teşhir eden yayınlar yaptık. Ardından 12 Eylül 1980 askeri darbesi geldi. Necdet Küçüktaşkıner’le Afyonkarahisar’da karşılaşmamızın tarihi 27 Kasım 1997’dir. Bu kez gazeteci öldürmekle suçlanan polislerin avukatıydı. Şunu sonradan öğrendik: Küçüktaşkıner bir geçim yolu olarak kendisine işkenceci diyenleri mahkemeye veriyor ve tazminata mahkum ettiriyormuş. Beni de mahkemeye verdi. Mahkemede aramızda sert tartışmalar yaşandı. Bu kez davayı kaybetti. Uzun yıllar yeniden ortalıktan kayboldu.
Bir gün gazetelerde trafik kazası geçirdiği ve felç olduğu haberi yer aldı (2006). Sonra yaşamını yitirdiği haberine yine internette rastladım. Afyonkarahisar’a ikinci kez 2007 genel seçimlerini izlemek amacıyla geldim. İsmail Küçükkaya ile birlikte AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın uçağında bölge mitinglerini izledik. Bu üçüncü gelişim. Bu kez kentin misafiri olarak buradayız. Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası’nın davetiyle geldik.
POSTA Gazetesi ekibi olarak Afyonkarahisar’dayız. Kadın vali Kübra Güran Yiğitbaşı, Türkiye’nin üç kadın valisinden biri olarak ilgi görüyor. Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlandığı topraklardayız. Büyük taarruz, Afyonkarahisar cephesinden başlamıştı. Gün boyu kentin değişik özellikleriyle tanışıyoruz. Bu şehrin yalnızca bir tarih, bir zafer kenti olmasının ötesindeki zenginliğine tanıklık ediyoruz. Afyonkarahisar kaymağından, İscehisar mermer atölyelerine, Avşar maden sularının kaynağına, Deve isimli kaya kamyonuna, Mermer Akademisi’ne kadar şehrin birçok özelliğini öğreniyoruz.
Tabii en dikkat çekici olanı, yerli turistlerin gözdesi, Afyonkarahisar’ın Türkiye’nin termal su cenneti olmasıdır. 11 adet 5 yıldızlı oteliyle, 30 bine yakın yatak kapasitesiyle büyük bir potansiyel oluşturuyor. Afyonkarahisar, zihinlerdeki kalıplaşmış genel imajından farklı özellikler taşıyan, dinamik, şık ve kendini yenilemekte olan bir şehir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın