Yeni Ekonomi Programı bir IMF programıdır
GündemCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yeni Ekonomi Programı'na ilişkin, "Yeni program, bir IMF programıdır. Eski programlar işe yaramadı, IMF heyeti geldi, günlerce oturup konuştular ve yeni programı yaptılar." dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmasına, hayatlarını kaybeden sanatçılar Tarık Ünlüoğlu ve Abdi Algül, yazar-çevirmen Kamuran Şipal ile emekli tümamiral Soner Polat'a Allah'tan rahmet dileyerek başladı.
Geçen hafta İstanbul'da muhalefette olan bir siyasal parti olarak Uluslararası Suriye Konferansı düzenlediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, Orta Doğu'nun alev alev yandığını, Suriye, Yemen ve Irak'ın ateş içinde olduğunu söyledi.
Türkiye'de iktidarın yapması gereken bu toplantıyı, sorumluluklarının bilinciyle CHP'nin gerçekleştirdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, böyle bir konferansı, 2013'te iktidardan istemelerine rağmen bunun kabul görmediğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, toplantıya 100'ün üzerinde yabancı gazeteci ile 22 ülkeden gözlemci ve konuşmacının katıldığını belirterek, "Eğer bir uluslararası konferansa 22 ülkeden gözlemci ve konuşmacı katılıyorsa düzenlediğimiz konferansın tarihsel önemi açıkça ortaya çıkıyor. 100'ün üzerinde yabancı gazeteci böyle uluslararası bir konferansı izlemek istiyorsa bu da yaptığımız çalışmanın ne kadar değerli olduğunu gösteriyor." diye konuştu.
Bu çalışmada beş ana noktaya dikkati çektiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Birincisi şuydu, Ankara ile Şam arasındaki yolun barışa giden en kestirme yol olduğunu ifade ettik. Suriye'de barış istiyorsanız, kan akmasın istiyorsanız Ankara ile Şam arasındaki yol barışa giden en kestirme yoldur dedik. Suriye'nin geleceğine, ancak Suriye halkı karar verir dedik. Başka bir ülkenin içişlerine karışmamanın altını özenle çizdik. İkincisi şuydu; ABD ile Rusya'nın çıkarları arasında savrulmamak için toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık, egemenlik ve iyi komşuluk ilkelerine dayanan bütünlüklü ve uyumlu tek bir Suriye politikası izlemeliyiz. Suriye'nin bütünlüğünü korumalıyız, egemenliğini sağlamalıyız, demokratik süreç içinde demokrasinin gelişmesi için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz ama sakın ola ki iki egemen güç arasında savrulmamalıyız. Yani Rusya ile ABD arasında savrulmamalıyız."
Kılıçdaroğlu, Suriye yönetimi başta olmak üzere, uluslararası hukuka ve ilişkilere dayalı, meşruluğu bütün aktörlerce kabul edilmiş kişilerle diplomatik süreçlerin etkin kılınması gerektiğine işaret ederek, Türkiye'nin uluslararası hukuk ve meşruiyete dayalı bütün hamlelerini yeniden gözden geçirmesinin öneminin altını çizdi.
"En büyük bedeli Türkiye ödüyor"
Suriye'nin yeniden güvenlikli bir ülke olduktan sonra Türkiye'ye sığınanların kendi ülkelerine dönüşlerinin teşvik edilip, bu konuda politikalar geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, bütün bunları Türkiye'nin, bölgenin esenliği için söylediklerini dile getirdi.
"Normalde bunu yapması gereken iktidar ama iktidar ABD ile Rusya arasında savrulan bir görüntü veriyor. ABD'ye gidiyor ayrı telden, Rusya'ya gidiyor ayrı telden ve dolayısıyla Suriye'de kan akıyor, en büyük bedeli de Türkiye ödüyor." diyen Kılıçdaroğlu, bugüne kadar Türkiye'nin 40 milyar dolar harcadığını aktardı.
Bu parayı, fakir fukaranın ödediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Her vatandaşımın, özellikle de AK Partili kardeşlerimin bunu iyi bilmesini isterim, ülkenin çıkarlarını biz mi savunuyoruz, yoksa ABD ile Rusya arasında savrulan bir yönetim mi savunuyor? Kim savunuyor? Bir taraftan silah alacaksınız, dönüp öbür taraftan bizi desteklesin diye onlardan da silah alacaksınız. Onların işi zaten ticaret. Suriye'de adam ölmüş, çocuklar, kadınlar ölmüş onların umurunda değil ki. Onlar, başka işlerin peşindeler ve siz de ona teşne oluyorsunuz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü evet koruyalım, Güvenli bölge evet olsun ama güvenli bölgeyi Süleyman Şah Türbesini kaçırmak yerine, Süleyman Şah Türbesini tahkim edip, güçlü bir şekilde koruyabilseydiniz o alanı, bugün 'Suriye'nin doğusu' diye bir şey olmazdı. Öngörülemez, savrulan bir politika Türkiye'yi bu noktaya getirdi. Kendi vatan toprağından türbe kaçıranlar, şimdi kahraman kesiliyorlar. Bu benim ağrıma gidiyor. Türkiye, Orta Doğu politikasında bir batağa saplanmış durumda. Buradan Türkiye'yi çekip çıkarmak istiyoruz. Bizim görüşümüz, bu kadar açık, net."
"Baktık ki her şey çöktü"
İstanbul'da meydana gelen 5,8 büyüklüğündeki depremi hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin yüreği ağzına geldi, eyvah dedik. Telefonlar çalışmadı, iletişim kurmakta zorlandık. 21. yüzyıldayız, sözde bilmem kaç G ile konuşuyoruz ama baktık ki her şey çöktü." dedi.
Kılıçdaroğlu, İstanbul'da yapılması gereken çok iş olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"İstanbul'da yaşayıp, Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren kardeşlerime seslenmek isterim; kaç lira para toplandı sadece AK Parti iktidarları döneminde? İstanbul'un depreme dayanıklı hale gelmesi için kaç lira para toplandı? 36 milyar dolar. İlk deprem yaşındı, 1999 depremi, o depremden sonra İstanbul'un, Marmara'nın yenilenmesi, depreme dayanıklı hale gelmesi gerekiyordu, ek kaynaklara ihtiyaç vardı, TBMM'ye o dönemin hükümeti rahmetli Ecevit kanun getirdi, ek vergiler getirdi, 'biz bununla ancak İstanbul'da yaraları sarabiliriz ve İstanbul'u depreme dayanıklı bir kent haline getirebiliriz' diye. Onlar bir süre yönettiler, 2002- 2019 Erdoğan hükümetleri ve Erdoğan yönetiyor. 17 yılda 36 milyar dolar para toplandı. Depremden sonra ben bu soruyu sordum, 'deprem vergileri nereye harcandı' diye sordum. Neden İstanbul bu halde? Bana tepki gösterdiler, 'Vay efendim bu soruyu sormanın zamanı mı' ne zaman soracağız? Her zaman soruyoruz."
Sadece deprem vergilerini değil, şehir hastanelerini de havalimanlarını da sorduklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Ama kulaklarını tıkıyorlar. Biz dile getirdiğimiz zaman da 'efendim şimdi sırası mı bu sorunun' diyorlar. Evet, tam sırası. Nereye gitti bu paralar?" dedi.
İstanbul'da 29 okulda, çocukların başka okullara gönderildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Sen, kendi okullarını, 29 okulu dahi depreme dayanıklı hale getirememişsin. Ben bu soruyu sormayacak mıyım? Bu milletin hakkını, hukukunu savunmayacak mıyım? Tüyü bitmemiş yetim vergi verirken bunu sormayacak mıyım?" diye konuştu.
Vatandaşın "depreme dayanıklı konutlar, hastaneler, yollar yapın" diye vergi ödediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, bunların hiçbirinin ortada olmadığını savundu.
Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:
"15 Temmuz darbe girişiminden sonra kampanya açtılar, yardım topladılar. 309 milyon lira, o dönemin parasıyla 100 milyon dolar. Defalarca sordum nereye gitti bu paralar? Hükümet cevap vermiyor. İşin garip tarafı, 15 Temmuz mağdurları da bu soruyu sormuyor. Niye sormuyorsunuz kardeşim? O paralar sizin, şehit yakınları için toplandı, beyler yesin diye toplanmadı. Hayatını bu parlamentonun, bu ülkenin geleceği için adayanlar için toplandı. Darbeye karşı çıkanlar, demokrasiye sahip çıkanlar için toplandı. Nereye gitti bu para? Hesabını veren var mı? Hesabını veren yok. Bunun mücadelesini yapmak zorundayız. İş yandaşlara gelince her türlü para var. AK Partili kardeşlerim, özellikle İstanbul'da oturup depremden mağdur olan kardeşlerim özellikle dinlesinler, senin depreme dayanıklı evini yapmadılar ama bizim beşli çete dediğimiz bir grubu kurtarmak için 1 milyar 670 milyon lira o şirkete verdiler, İstanbul Finans Merkezi'ni satın aldılar. Kim aldı? Varlık Fonu aldı. Kimi kurtardılar? 3 kişiyi. Peki milyonlarca İstanbullu? Onların derdiyle ilgilenen var mı? Hayır, yok."
"Ne programı Allah aşkına"
Toplanan paranın yenip bitirildiğini, üstüne borçlanıldığını, askeri fabrikalar dahil her şeyin satıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ben bu soruyu sormayacağım, peki o zaman ben ne yapacağım? Bu memleketin, vatandaşın hakkına hukukuna sahip çıkmayacak mıyım? Özellikle bütün bunları AK Partili ve ülkücü kardeşlerime anlatıyorum. Bizler biliyoruz, bizler hakkı, hukuku ve adaleti savunuyoruz. Bizler, mazlumdan yanayız. Bizler, hakkı yenmiş insanların hakkını aramaktan yanayız ama sizler de bizim gibi olun. Sizler de yetim hakkından yana, fakir fukaradan yana olun, ödenen vergilerin hesabının verilmesinden yana olun. Memlekette demokrasi böyle olur. Kafamızı, beynimizi, aklımızı birilerine kiraya veremeyiz."
Yeni Ekonomi Programı'nın açıklandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Kaçıncı program? Neredeyse ayda bir program açıklanıyor. Her programdan sonra fiyatlar yükseliyor, işsizlik artıyor, yeni zamlar kapıya dayanıyor. Ne programı Allah aşkına? Damada vermişler bir metin, 'çık bunu anlat' diye. Damat ne anlar işsizlikten ne anlar yoksulluktan, ne anlar fakir fukaralıktan. Damadın bir eli yağda, bir eli balda. Damat bir kibir abidesi kayınpederi gibi. Herkesi küçük gören bir adam." diye konuştu.
Yeni Ekonomik Programı eleştiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yeni program, bir IMF programıdır. Eski programlar işe yaramadı, hiçbirisi tutmadı, IMF heyeti geldi, günlerce oturup konuştular ve yeni bir programı yaptılar, damadın eline verdiler, 'çık bunu anlat' dediler. Yeni program, bir IMF programıdır, bu kadar açık, net. Bereket versin IMF heyeti, bizim arkadaşlarla görüşünce gerçek ortaya çıktı. Yoksa kimse IMF'nin geldiğini bile duymayacaktı. Heyet geliyor, hesabını veriyorlar. Neydi daha önce McKinsey'i araya koymuşlardı, onunla anlaşıp, oradan IMF'ye gideriz diye. Biz tepki gösterince o sözleşmeyi bıraktılar, şimdi gizli gizli görüşüyorlar IMF heyetiyle. Geçen yıl hedefledikleri büyüme oranı yüzde 2,3'tü, yeni açıkladıkları büyüme oranı binde 5. Daha bir yıl geçti aradan. Çünkü IMF 'böyle yapacaksın' diyor."
Genç işsizliğin yüzde 25'e dayandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "IMF için kişinin işsiz olup olmamasının hiçbir önemi yok. Bunlar için de hiçbir önemi yok. Çünkü bakıyor sarayda hiç kimse işsiz değil, herkesin 2-3 işi var, hem maaş alıyor, yönetim kurulu üyeliklerinden paralar alıyor, bir elleri yağda, bir elleri balda, vatandaş işsiz hiç umurlarında değil." dedi.
Kılıçdaroğlu, kişi başına milli gelir hedefinin 10 bin doların üstündeyken, şimdi 9 bin 993 dolara düşürüldüğünü, öngörülen bütçe açığının 98 milyar lirayken, 138 milyar liraya çıkarıldığını söyledi.
"IMF aynı şeyi dayatıyor"
Yüzde 8,5 öngörülen enflasyonda hedefin yüzde 12'nin üzerine çıkarıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Öngördükleri toplam milli gelir 795 milyar dolardı, şimdi 740 milyar dolar. 46 milyar dolar düşük. Yani 920 tank palet fabrikası 50 milyon dolara." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, IMF daha önce neyi dayattıysa aynı şeyin dayatıldığını, elektrik ve doğal gaza zamlar yapılmasının, memur, işçi ve emekli aylıklarının hedeflenen enflasyona endekslenmesinin, kıdem tazminatının sınırlandırılmasının, batan şirketlerin kurtarılmasının, vergilerin artırılmasının, sosyal güvenliğin düzeltilmesinin istendiğini iddia etti.
Sosyal güvenliğin Türkiye'nin en büyük kara deliklerinden birisi haline dönüştüğünü, emeklilik yaşının 65'e, pirim ödeme gün sayısının 7 bin 200 güne çıkarıldığını, emekli aylıklarının bin lira azaldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Açık giderek büyüdü, şimdi 'kapatacağız' diyorlar. Biz de merak ediyoruz nasıl kapatacaklar." dedi.
IMF'nin çiftçiye düşük fiyat vererek, bütçedeki açığın kapatılmasını istediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, iktidarın da bunu yerine getirdiğini savundu.
"Benim kızgınlığım saraya değil"
Kılıçdaroğlu, elektriğe zam geldiğini hatırlatarak, Hakkari'de elektrik borcunu ödeyemeyen Hüseyin Alim isimli bir vatandaşın bir yıldır mum ışığında yaşadığını aktardı. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Saraydakilerin haberi var mı? Saraydakiler 21. yüzyılda bir aile bir yıldır nasıl mum ışığında yaşar diye acaba düşünüyorlar mı? AK Partili, ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, bir yıldır 21. yüzyılda bir aile mum ışığında yaşıyorsa sarayda oturanların vicdanı var mı? Sarayda oturanlar, vicdanlarının sesini dinliyorlar mı? Sarayda oturanlar, bu memlekete, bu ülkenin insanlarına hizmet ediyorlar mı? Hayır efendim, etmiyorlar. Tek amaçları var, saraya ve çevresine hizmet etmek o kadar."
Şanlıurfa'ya giden CHP heyetinin değişik kesimlerle görüştüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki pamuk üretiminin yüzde 40'ını bu kentin sağladığını, ancak pamuk üreticisinin perişan vaziyette olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, bu yıl ocak-ağustos arasında buğday ithalatına 1 milyar 296 milyon dolar, mısıra 557 milyon dolar, ayçiçeğine 349 milyon dolar ödendiğini söyleyerek, "Pamuk ithal ediyoruz. Nereden? ABD'den, Yunanistan'dan. Kimi zengin ediyoruz? ABD'deki, Yunanistan'daki çiftçileri. Bizim çiftçiler? 'Sürünsünler.' Öyle diyor. Kim? Saraydaki öyle buyuruyor. Benim kızgınlığım saraya değil benim kızgınlığım seni açlığa mahkum eden siyasi partiye gidip oy vermeyedir. İnsan biraz aklını kullanır." dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir borç batağında olduğunu, her şeyin satıldığını, borcun milli gelire oranının Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez yüzde 61,9'a ulaştığını savundu.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Düyun-u Umumiye benzeri Borçlanma Genel Müdürlüğü kurulduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, bunun Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğini gösterdiğini öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, vatandaşın banka ve finans kurumlarına borcunun 540 milyar liraya çıktığını söyledi.
"21. yüzyılın Türkiyesinde işsizlik manzaraları" diyerek, elinde Elazığ Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde sıradaki vatandaşlar ile bir salonda bulunan vatandaşların yer aldığı iki fotoğrafı gösteren Kılıçdaroğlu, "Geçici iş için uzun uzun kuyruklar, tıka basa dolu bir salon. 17 yılda Türkiye bu noktaya geldi. 17 yıl önce böyle bir manzara yoktu." diye konuştu.
Devletin, Londra'da bir avuç tefeciye her saat başı 2 milyon 73 bin 644 dolar faiz ödendiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir örnek bulunmadığını ileri sürdü.
"Meclisin gazi unvanı şaibeli hale geldi"
Yeni yasama yılını dün açtıklarını, TBMM'nin 100. yılını kutlayacaklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Bizim Meclisimizin bir özelliği var; milli kurtuluş savaşını yöneten Meclistir. O nedenle 'gazi' unvanı sadece bizim Meclisimize özgüdür." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, her milletvekilinin halkın çıkarlarını, Türkiye'nin çıkarlarını savunmak, kimseyi ötekileştirmeden halkın tümünü kucaklamak, vatandaşın ödediği paraların nerelere harcandığının hesabını sormak, vatandaşın hakkını, hukukunu korumak, savunmak zorunda olduğunu vurguladı.
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişimi sırasında Meclis bombalanırken milletvekillerinin parlamentoda görev yaptığını, milli iradeyi savunduğunu, darbeye karşı durduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Ancak 20 Temmuzda Türkiye sivil darbe yaşadı. Parlamentonun yetkileri büyük ölçüde elinden alındı, Meclisin gazi unvanı şaibeli hale geldi." ifadelerini kullandı.
"Doğruları söyleyelim"
Bakanların Meclise gelmediğini, ülkeyi yönetenlerden biri hariç hiçbirinin seçimle göreve gelmediğini, yönetimde milli iradenin olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, parlamentoda önemli bir grubun ise bir kişinin iki dudağına teslim olduğunu iddia etti. Kılıçdaroğlu, arzuladıkları gazi Meclisin bu olmadığını, her milletvekilinin düşüncesini özgürce ifade ettiği Meclisin Gazi Meclis olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TBMM'nin yeni yasama yılının açılışındaki konuşmasına değinen Kılıçdaroğlu, "AK Parti Genel Başkanı olarak bir konuşma yaptı. Konuşma metnine baktığımız zaman bir cumhurbaşkanı olarak değil, AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla yapılmış bir konuşmaydı." dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın konuşmasında, "Milli iradenin tecelligahı olan TBMM'nin itibarının gözetilmesini de her şeyin üzerinde tutmamız gerekiyor." dediğini anımsatarak, bunun doğru olduğunu belirtti.
Erdoğan'ın, "Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı ve yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız." sözlerine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Burada dur diyoruz. Parlamentonun açılışında bari doğruları söyleyelim. Ayıptır ya." ifadesini kullandı.
"Zamanında cevap verilen önergelerin oranı yüzde 7"
Anayasa'ya göre sözlü soru önergelerinin 15 gün içinde cevaplanması gerektiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Milletvekillerimiz 27. Yasama Dönemi'nde 18 bin 895 soru sormuş. Sorulara 15 gün içinde, zamanında cevap verilenlerin oranı yüzde 7. 15 günden sonra bile bugüne kadar hiç cevaplanmayanların oranı yüzde 61,5." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Anayasa'nın 80. maddesinde, milletvekillerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün milleti temsil ettiğinin yer aldığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milli iradeyi temsil edenlere cevap vermiyorsun, dikkate almıyorsun. Milli iradeye karşı çıkıyorsun, 'ben seni tanımam' diyorsun. Meclise gelip konuşma yapıyorsun, 'Milletimizin ve onların temsilcileri olan siz milletvekillerinin sesine hiçbir zaman kulağımızı, yüreğimizi kapatmadık, kapatmayacağız.' diyorsun. Baştan kapatmışsın. Doğruyu söyle bari. Hadi bana inanmayabilirsin. TBMM Başkanı'na, 'Bu sorulara cevap verildi mi verilmedi mi?' dersin. Bir insan neden yalan söylemeye ihtiyaç hisseder, doğruları söylemek varken.
TBMM'nin itibarıyla oynuyorlar. Kim? Atamayla gelen bakanlar. Hiçbir milletvekilini, parlamentoyu, TBMM'yi ciddiye almıyorlar. TBMM bir itibar erozyonu yaşıyor. Millet adına, seçilen bir milletvekilinin sorduğu soruya Anayasa'ya göre 15 gün içinde cevap vermesi gereken bir bakan, hiç cevap vermiyorsa, 'ben parlamentoyu tanımıyorum' demektir. AK Parti'li ve ülkücü kardeşlerime sesleniyorum; sizin de milletvekilleriniz var burada, onlar sizin milletvekillerinizi de tanımıyorlar. Siz hala onları desteklemeye devam ediyorsunuz. Bu yanlıştır. Ahlaki, hukuki değildir, adalete aykırıdır. 15 gün içinde cevap vereceksin. Vermiyorsan sorun var."
"Biz diyoruz bayram haftası, o diyor mangal tahtası"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, cevaplanan önergelerinin çoğunun da "uyduruk" olduğunu, usulen cevaplandığını öne sürdü.
"Özgür Suriye Ordusu'na aylık veriyor musunuz?" sorusuna, "Türk Silahlı Kuvvetleri, Cerablus ve Afrin'de istikrar ve huzurun sağlanmasına yönelik görev yapmaya devam etmektedir." yanıtı geldiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Biz diyoruz bayram haftası, o diyor mangal tahtası. Ne ilgisi var? Bu, 'Ben TBMM'yi tanımıyorum, TBMM'yi, milletin iradesini temsil eden milletvekilini adam yerine koymuyorum' demektir." değerlendirmesinde bulundu.
"Uyduruk cevaplar geldiğinde geri gönderiyor musun?"
TBMM'nin itibarını korumanın, her şeyden önce TBMM Başkanı'nın görevi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı'nın, işine gelmediğinde bazı soru önergelerini geri gönderdiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, "Sayın Başkan, sevgili kardeşim öyle uyduruk cevaplar geldiğinde sen geri gönderiyor musun? 'Bu cevap değildir' diyor musun? Milletvekilinin sorusuna doğru dürüst cevap gelmiyorsa onları geri göndermek zorundasın. O zaman ben senin parlamentonun itibarını koruyup korumadığını anlayacağım. 15 gün içinde cevap vermiyorsa niye sormuyorsunuz? Saray sana bir şey der diye mi korkuyorsun. 600 milletvekilini arkana al, saraya karşı dur. Sen parlamentonun itibarını koru." diye konuştu.
"TBMM Başkanı'nın da istemesi lazım"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kendisine sağlıklı yol haritası çizemediğini, krizin gittikçe derinleştiğini, işsizliğin arttığını, bu krizi hasarsız, kazasız aşmak için 5 şey yapılması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Bunlardan ilki, cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır. Süratle getirsinler parlamentoya. Meclise gelip Meclisi açacaksın, cumhurbaşkanı olarak açacaksın, bir partinin genel başkanı olarak değil. Cumhurbaşkanı olarak konuşacaksın, bir partinin genel başkanı olarak değil. Cumhurbaşkanının tarafsız olması lazım. Bunu, TBMM Başkanı'nın da istemesi lazım. TBMM Başkanı, bir partinin genel başkanını, Meclisin açılış konuşmasında konuşturmamalı, 'bu yanlıştır' demeli. Eğer o konuşuyorsa bütün parti genel başkanlarına söz hakkı versinler, hepimiz konuşalım." değerlendirmesinde bulundu.
Yargı bağımsızlığının sağlanması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, adaletin olmadığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, metro inşaatında meydana gelen göçükte 2 işçinin hayatını kaybettiğini, olaya ilişkin duruşmanın 23 Eylül'de yapılması gerekirken bu tarihten önce, işçilerin ailelerinden ve avukatından habersiz iki duruşma gerçekleştirildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Adalet bu noktaya gelmişse, tuz kokmuştur." dedi.
"Ekonomik krizin faturasının ensesi kalınlara, yandaşa değil vatandaşa çıkarıldığını" savunan Kılıçdaroğlu, "IMF'ye gidip danışıyorlar, görüş alıyorlar, dediklerini yapıyorlar, sözünden çıkmıyorlar. En son program bunun örneğidir. Dolar üzerinden sözleşmelerin TL'ye çevrilmesi lazım. " diyerek sözlerini tamamladı.
İlginizi Çekebilir