© Haber Olay 2021

Urfa Barosu bölgede yaşanan kuraklık raporunu paylaştı

Şanlıurfa Barosu Urfa’da yaşanan kuraklık  ile ilgili hazırladığı raporu paylaştı.

Şanlıurfa Barosu Kent ve Çevre Komisyonu ve Şanlıurfa Ziraat Mühendisleri Odası bölgede yaşanan kuraklık ile ilgili çalışmalarını rapor haline getirip kamuoyu ile paylaştı. Raporu ; Baronun Kent ve Çevre Komisyonu koordinatörü Ronahi Paydaş paylaştı.

Hazırlanan kritik raporda şunlar yer aldı;

“Geniş kapsamlı olarak ele alındığında büyük bir yaşam alanını ve coğrafyayı etkileyen kuraklık ülke genelinde 41 İl’in tamamında ciddi bir hasar bırakmıştır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde de yayınlanan 2017-2023 Ulusal Kuraklık Yönetimi Strateji Belgesi Ve Eylem Planı oldukça önem arz eden hayati bir eylem planıdır.  Bu Eylem planını incelediğimizde durumun sadece kuraklığın belirtilen tarihlerde öngörüldüğü ve buna göre önlem olarak hazırlandığı ancak eyleme geçmediği gözlemlenmiştir. Oldukça önemli ve verimli olan bu eylem planı uygulanmış ve hayata geçirilmiş olsaydı belki de kuraklığın verdiği zarar bu kadar büyük olmayacaktı. Bu eylem planının maksadı;

Havza esaslı sürdürülebilir kuraklık yönetimi için sonuç odaklı ve somut hedeflerle desteklenmiş bir politika belirlenmesi, hedeflerin sorumlu kuruluşlarla birlikte tanımlanması, kuraklıkla ilgili halkın bilgilendirilmesi, kamu kesimi, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ile bilimsel kurumların koordineli ve katılımcı bir yaklaşımla hareket etmesinin teşviki ve desteklenmesi şeklindedir. Benzeri eylem planına ve konuya dikkat çekmek adına;

Baromuzun ev sahipliğinde küresel iklim krizi ve devamında yaşanılacak kuraklıklarla mücadele ve sonuçları için Türkiye Baroları Kent ve Çevre Avukatları 4. Çalıştayını 28/09/2019 tarihinde Urfa’mızda gerçekleştirmiştik.  Baromuz ev sahibi olarak İl’deki bütün Belediyelere, Valilik Makamına, Kaymakamlıklara, Siyasi Partilere ve STK’lara göndermiş olduğumuz davetiyelere CHP İl Başkanlığı dışında icabet eden olmamıştır.  Son 12 yılda çiftçi sayısında %48 düşüş yaşanmış, buna bağlı olarak %30-%40 oranında tarım alanı kullanım dışı kalmış. Buna sebep ise Tohum, gübre, yakıt ve zirai ilaçların pahalılığı çiftçiyi üretim yapmaktan vazgeçirmiştir. Mesela 6 ay içerisinde üre gübreye %68 zam gelmiş.

Küresel iklim değişikliği ve Buna Bağlı olarak yaşanan kuraklığın önüne geçmek ve daha yaşanabilir temiz ve güzel bir dünya için öncelikle hava kirliliğine sebep olan alanların azaltılması, temizlenmesi, bilime dayalı ve uluslararası çağrılara olumlu cevaplar verilip, desteklenerek temiz bir çevre için etkin bir mücadele verilmeli. Bu ise uluslararası alanda bütün devletlerle ortak bir çalışmayla, ulusal ve yerel alanda toplumun her kesimiyle ortaklaşa ve koordineli bir çalışmayla mümkün olacaktır.

Kuraklığın zararları aslında tahmin ettiğimizden de daha büyük. Urfa’mız bir tarım kenti ve tarım kenti olması vesilesiyle çoğunluğu çiftçilikle geçinen bir kent durumdayız. Kuraklık sadece çiftçileri etkilemiş görünse de yapmış olduğumuz görüşmeler açıkça şunu gösteriyor ki en başta Ülke olarak milli gelir kaybı yaşamaktayız.

Her ne kadar sulu tarım üretimi yapılsa da yağmursuzluktan dolayı yetiştirilen ürünlerin protein ve rekolte değeri düşmüş sulu tarım için harcanan enerji ve emek ucu ucuna kendini kurtarmış belki de zarar etmiştir. Kuru tarımda ise çok yüksek oranda arazi biçilememiş durumda.  Bu da demek oluyor ki ileride gıda ürünleri zamlanacak ve basit bir tanımla daha pahalı ekmek, makarna, et, süt ve peynir satın alacağız. Kuraklığın sebep olduğu susuzluk birçok su havzasını kuruttuğu gibi yer altı ve yer üstü su kaynaklarının tükenmesine sebep olmuş ve buna bağlı olarak canlı hayvan ticareti yapan üreticiler de otlak alan ve su kaybından dolayı zorunlu göçe başlamış ve daha otlak ve sulak bölgelere göç etmeye başlamışlardır. Sebebi ise hayvanlarını besleyecek otlak alanların olmayışı ve hayvanlara içirecek su alanlarını bulamadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu da ilerde yine tüketeceğimiz et ve süt ürünlerini daha pahalı alacağımız anlamına gelmektedir. Zaten mazot, gübre, tohum ve zirai ilaç pahalılığından yakınan çiftçilerimiz büyük bir oranda üreticiliği bırakmış durumda. Üretimin olmadığı ve azaldığı bir ortamda da mevsimlik işçi dediğimiz işçiler çoğalmaya başlamış ve başka şehirlere karın tokluğuna çalışmaya gitmişlerdir. Mevsimlik işçilerimiz yaşadıkları yerlerden ayrıldıklarında ya yollarda trafik kazalarında can veriyor ya da gittikleri yerlerde ırkçı saldırılara maruz kalıyorlar. Bunun yanında bu işçilerin hiçbir hayat sigortası gibi bir sigortaları da bulunmamaktadır.

Bu göç esnasında okul çağındaki çocuklar da çalıştıklarından okula gidemiyor ve bunun sonucunda da bu yavrularımız eğitimsiz kalıyorlar. Yağmursuzluktan dolayı kullanılan zirai ilaç ve atıkları gelen hafif rüzgarla doğaya karışıp burada birçok faydalı bitkinin ölümüne ve azalmasına sebebiyet verirken canlı hayvanların otlak alanlarının azalmasına sebep olmuş, hatta bal yapmak için polen bulamayan arıların bal yapma oranını %80’lik bir kayba uğramıştır. Bu da bize şunu gösteriyor, kuraklık canlı bitki ve hayvanların yaşam alanlarını da tehdit ediyor.

Ziraat Odası Başkanları ile yapmış olduğumuz görüşmelerin detayları her Oda Başkanlığı için ayrı ayrı başlıklar altında sıralanmıştır.

SİVEREK

Kuraklıktan etkilenen ürünlerin başında Arpa’da yüzde 50 civarında ürün kaybı, yüzde 80 civarında kalite ( protein ) düşüşü görülmüş Yani başak verilmiş ise de tanelerin içi boş. Mercimekler kuru alanlarda ekilmiş, kalite ve verimde yaşanan düşüşlerden dolayı çiftçimiz masrafını kurtarmanın telaşına düşmüş. Buğday yüzde 75-80 civarı sulu alanlarda ekilmiş, ancak bunlar sulanmalarına rağmen olumsuz hava koşulları ve kuraklıktan dolayı hem kalite hem de ürün düşüşü meydana gelmiş.

Fıstık ağaçları geçen seneden başlayarak kuraklık kaynaklı gelişim sağlayamamış, su olmadığından sulama yapılamamış, kalan bağ ve bahçelerde yeterli su kaynağı olmamasından dolayı da gelecek dönemin de etkileneceği vurgulandı. Gelecek dönem fıstık verimlerinde büyük oranda düşüş bekleniyor.

Siverek’in 900.000 dönüm arazisi kuru 600.000 dönüm arazisi ise sulu tarım yapılmakta olup %5 Bağ, Fıstık ve Meyve Bahçeleridir. Toplam sulanan arazilerde ürünler sulanmasına rağmen ve mevsimde normallerinin altında kaldığı için ürünler sulanmış olsa da verim kaybı yaşanmıştır. Ayrıca su’yun olmadığı yerler de ciddi zarar  görmüş olup, sulanan alanlar ya kuyu suyu yada çiftçilerin Fırat’tan kendi imkanlarıyla, maddi ve emekleri ile sağladıkları su alanlarıdır.

Siverek’in birçok köy ve mezra alanlarında birçok bitki örtüsü ve çiçekler yok oldu, buna bağlı olarak otlak alanlarda azalmalar meydana gelmiş hatta polen bulamayan arıların bal verimliliği yüzde 80’e kadar düşüş göstermiştir. Bunun sebebi ise bilinçsizce kullanılan zirai ilaç ve katı atıklarının rastgele savrulması sonucu doğaya saçılmasından kaynaklanmaktadır.

Urfa’mızın ve hatta Ülkemizinde sayılı büyük ve küçük baş canlı hayvan yetiştiriciliği Siverek’tedir. Yaşanan kuraklıktan dolayı tükenmekte olan su kaynaklarından ve otlaklık alanlarının azalmasından dolayı ilçedeki yetiştiriciler hayvanlarını Ceylanpınar’daki mera ve boş alanlara götürürken bu alanların özelleşmesinden sonra otlatma alanı bulamayan yetiştiriciler aileleriyle birlikte neredeyse günlük 2000 ile 2500 arası canlı hayvanlarıyla birlikte Erzurum, Karlıova gibi sulak alanlara zorunlu göçebe hayatına geçmek zorunda kalmışlardır.

Desteğin yarısı ödenen ve zamanında ödenmeyen çiftçi destekleme ödemeleri yüzünden çiftçi zor durumda kalmış ve gelen destekleme ödemeleri de hesaplarına bloke konularak önce Dedaş’ın borcuna gittiğinden yine çiftçinin eline geçen bir para olmadığından bu haliyle de mağduriyetler yaşanmıştır.

HİLVAN

Fırat’ın dibindeki İlçe de tarıma elverişli 560.000 dönüm arazi bulunmakta ve bu arazilerin yüzde 20’si sulanabiliyor. Sulanan araziler barajdan yani Fırat’tan kaynaklı olarak yüzde 10 geri kalan yüzde 10 ise yer altı su kaynaklarıyla sulanmaktadır. Fırat’tan alınan yüzde 10’luk su ise vatandaşların kendi imkanlarıyla, maddi ve emekleri ile sağladıkları oranlarıdır.

350.000 dönüm kuraklıktan etkilendi ve Arpa’da yüzde 80, mercimek ve buğday da yüzde 60 civarında hasar meydan gelmiştir. Bu ürünlerde kilo kaybı yaşanmış olup ağırlıklı olarak saman sıkıntısı ortaya çıkmış durumda. Bu sebepten kaynaklı olarak canlı hayvan üreticileri sıkıntıya girmiş oldu.

Ürünler tüccarların eline geçince asıl kazanan tüccarlar oluyorlar ve hububattan elde edilen ürünlerin fiyatları tüccarlarda artmaya başlıyor. Üreticiler tüccarlara mahkum edilmek istenmiyor fiyatlar için fındık gibi devlet güvencesi istiyorlar.

3 bin civarı mevsimlik işçisi olan ve bu sayı aileleriyle birlikte 6 bin civarı olan ilçe dışarıya işçi göndermek yerine, ilçenin sulama sistemlerine derhal başlanılması gerektiği açıklandı bu sistem bittiğinde mevsimlik işçiler yerinde kalacaklardır.

İpek böceği yetiştiriciliği öğretiliyor, teşvik ediliyor ancak pek fazla bir talep olmamış.

Çiftçilerin üretime devam edebilmeleri için dönüm başına 100 TL nakdi destek ile banka ve tarım kredi kooperatif borçlarının 3 yıl süreyle faizsiz ertelenmesi gerektiği aksi halde üretimin zayıflayacağı belirtildi.

İlçenin 1 milyon dönüme yakın arazisi vardı bunun yaklaşık olarak 200.000 dönümü sular altında kaldı. Bu haliyle barajdan en çok etkilenen ilçe oldu ancak ilçe bırakın arazi sulamayı içecek su bile bulunamıyor ve her zaman su sıkıntısı yaşıyor. 1997’de 11 köy Urfa’ya bağlandı yaklaşık olarak 200.000 dönüm burada eksildi.  İlçenin 70-80 bin dönümü fıstık ve badem bahçelerine dönüştürüldü. Bölgeye erkenci tohum denilen kuraklığa dayanıklı tohum gerekli. Bu tohum çeşidi az su isteyen ve erken hasada gelen bir tohumdur. Bu tarz bir çalışma yapılıp denenmeli.

BOZOVA

Fıratın Başkenti diyebileceğimiz Bozova İlçemizin 510.000 dönüm arazisi bulunmakta olup bunun yalnızca yüzde 30’na kadarı sulanabilen arazidir. Geri kalan yüzde 70 sulama alanı dışındadır. Bozova Merkez Sulama Tesisi yaklaşık olarak 20.000 dekara kadar arazi sulayabiliyorken bu tesis 7 yıldır Dedaş borcundan dolayı kapalı durumda ve bu sebepten dolayı bu araziler sulanamıyor.

Kuraklıkla birlikte sulanamayan arazilerde hububat pahalılığından dolayı Bozova arazilerinin %60’na kadarı Fıstık ve Badem Bahçesi olmuş durumda. Başkan bu durumdan oldukça rahatsız ve önümüzdeki 10 yıl içinde Bozova arazilerinin tamamının Fıstık ve Badem bahçelerine dönüşeceğinden yakınarak artık bu süreç içerisinde Bozova ilçesinde hububat ekiminin son bulacağını vurguladı.

Kuraklıktan dolayı 100.000 dekara kadar arazide ekili Pamuk, Şekerpancarı, Mısır, Karpuz ve Biber tarlaları zarar gördü. Yetiştirilen ürünler için Devlet ürün desteğinin acilen sağlanması ile güvence altına alınması gerektiği aksi taktirde yetiştirilen ürünler için çiftçilerin Tüccarlara mahkum olduğu belirtildi.

BİRECİK

Birecik İlçemizin yüzde 85 arazisi Fıstık Bahçeleri olup kalan yüzde 15’lik kısmında ekilen hububat ürünlerinin de 10 yıl içinde yok olup bu alanların da Fıstık bahçelerine dönüşeceği belirtildi. Şu an Birecik geneli yaklaşık olarak 15.000,00 Fıstık ağacı bulunmaktadır. Fıstık bahçeleri kuraklıktan dolayı kurumaya ve solmaya başlamış ve Birecik Barajının dibindeki araziler bile sulanamamakta.  Birecik; Karkamış, Birecik ve Atatürk Barajı ile birlikte üç barajın yakınında olduğu ama buna rağmen arazilerin yüzde 80’nin susuz olduğu ve bunun yanında fıstık bahçeleri için bilimsel açıdan rehber eksikliğinin olduğu bir rehber eşliğinde ürünlerin daha kaliteli olarak yetiştirilebileceği belirtildi.  Çiftçi doyarsa ülke doyar sözüyle birlikte bu ürünlerin Pazar piyasasını elinde bulunduran komisyoncuların olduğu ve bunlarında üreticiyi ciddi manada zarara uğrattığı, yetişen ürünün devlet ürün güvencesi olmadığından komisyonculara mahkum edilmeleri üreticileri oldukça zorda bırakmıştır.

Birecik’in 15.000 dönüm üzeri arazinin sulanabileceği Mezra Göleti, Gölet Barajı 13 yıldır yapım aşamasında ve bir türlü bitirilemiyor. Bu alanda fıstık ve zeytin yanında özellikle sebze üretimi çok iyi durumda ve iyi ürün yetişmekte. Ancak susuzluktan dolayı şu an için üretilen bir şey yok.

Asıl ve önemli ciddi sorun teşkil eden kuraklığın ve komisyoncuların verdiği zarar yanında Suriye ülkesinden kaçak yollarla Ülkeye sokulan ürünler ürün fiyatını düşürmektedir. Bununla ilgili olarak kaçağın önüne geçmek için yapılan başvurular ve itirazlarda da gelen cevaplar; bu duruma göz yumulmadığı taktirde bu ürünlerin terör örgütlerinin eline geçeceği ve bu yüzden ülkeye girişine göz yumulduğu belirtildi.

VİRANŞEHİR

Yaklaşık olarak 1 milyon dönüm araziye sahip olan bu ilçemiz genel itibariyle yer altı sulama yöntemiyle araziler sulanmakta ancak enerji probleminden dolayı sulu tarım yapılamaz hale gelmiş durumda. Dedaş kaynaklı sürekli arızalardan yakınan Sayın Başkan Dedaş’ın alakasız davalarla çiftçiler üzerinde mağduriyetlere sebebiyet verdiğini aktardı. Kaynak sularının yetersiz olmasından dolayı pirinç ekilememiş ve yine kaynak su eksikliğinden dolayı hayvancılık ta etkilenmiş durumda. Siverek gibi burada da göçler başlamış durumda.  DSİ sulama tesisi faaliyete geçirilmemiş yaklaşık olarak 10 yıldır ara kanalların bitirilmesi bekleniyor.  Viranşehir’e su aktarılmıyor çözüm olarak baraj suyunun aktarılması bekleniyor buna bağlı olarak bir çok banka sayısı artmış, traktör firmalarında artış olmuş ve ziraat mühendisleri çoğalmış ve baraj suyunun gelmesi bekleniyor.

İlçe genelinde 279.000 dekar buğday sulu 43.500 dekar susuz buğday 7.660 dekar sulu arpa 9.900 dekar susuz arpa 28.140 dekar sulu mercimek 27.037 dekar susuz mercimek ekilmiş durumda. Ancak yaşanan kuraklıktan kaynaklı olarak ürün kalitesinde düşüşler olmuş tanelerin içi boş, düşük proteinli olarak bu yıl biçilmiştir.

HALFETİ

Toplam arazisi 300.000 Dönüm olan Halfeti İlçemizin 200.000 dönüm Fıstık, 100.000 Dönüm hububat ekili arazisi bulunmaktadır. Atatürk ve Birecik Barajından beslenen ilçede sulanabilir arazi miktarı yüzde 0. Hububat ürün kayıplarında yüzde 40 ürün kaybı gerçekleşmiş olup, fıstık bahçeleri bu sene ürün vermediği gibi gelecek sene de kuraklığa bağlı olarak ürün vermeyeceği şimdiden belli.

İki Barajın ortasında olan Halfeti de fıstık bahçelerinde ağaçların kuruması gözlemlenmiş ve sulanabilme şansları olsalardı ağaçlar kurumayacaktı.

Hububatta yüzde 80 mercimek yüzde 60 Arpada  zarar meydan gelmiş olup fıstık bahçelerinde bu zarar yüzde 50 civarında. Fıstıklara verilen ürün desteğinin artırılması gerektiği vurgulandı.

ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANLIĞI İLE YAPILAN GÖRÜŞMELERİN DETAYLAR

Yaşanan Kuraklıktan kaynaklı olarak ürünlerde rekolte düşüklüğü yaşandığı rekolte kaybının yüzde 90'larda olduğu ve bunun diğer sektörleri de etkilediği vurgulandı. Etkilenen diğer sektörler, Her türlü unlu mamülleri En başta ekmek üreticileri ile diğer gıda üreticileri. Tabiiki en son ve en çok etkilenen biz vatandaşlarız. Ürünün kalitesinin yok denecek kadar az olması talebi arttıracağından bunun yansıması mutfağımıza yansıyacaktır.

Yaşanan kuraklığın yanında pandemi süreciyle birlikte Rusya ve Ukrayna gibi buğday üreticisi ülkeler gıda stoğu yapmaya başlayınca bu ülkelerden ithalatın yapılamamaktadır.

Periyodik şekilde yağışların azalmasından kaynaklı olarak yüzde 70 olan bu oran kuraklık problemini yaratmıştır. Buna bağlı olarak her ne kadar kuraklık olmuş olsada GAP’ın tamamlanması halinde 2.2 milyon hektar alan sulanacak ve artış meydana gelecektir, 27 milyar kilowatt elektrik artışı, yüzde 209 kişi başı artış ile 4 milyon kişiye iş istihdamı, 2.1 milyar dolar elektrik getirisi, tarımsal ithalata gidecek 9 milyar doların verildiği bu gider GAP’ın bitmesi ile bu miktar sona erecektir. Buna bağlı olarak DEDAŞ sorununun sona ereceği bir gerçekliktir.

Kuraklığa sebep olan nedenlerin başında tarım alanlarının imara açılmadır. Tarım alanlarının betonlaşması birçok sıkıntıyı meydana getirdiği gibi, tarihsel kültürel miraslarda tehlike altına girmektedir. Tarımın gelişmesi için GAP’ın ilk suyunun bırakıldığı Harran ovasında 80 Bin dönüme yakın tarım arazisinin betonlaştığı acı bir gerçek ortada.

BÖLGE ÜRETİCİLERİ İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Tarım arazilerinin imara açılmaması ve betonlaşmanın engellenmesi,

Tatlı su havzalarının korunması,

Fabrika atıklarının bu alanlara boşaltılmaması,

Kuraklığa dayanıklı tohum ürün çeşitliliğinin artırımı,

Tohum gen merkezi oluşturulması,

Harran’da cazibe sulama sistemi yerine basınçlı sulama sistemine geçilmesi,

GAP’ın bitirilmesi,

GAP’ın bitirilmesi için 11 Milyar Dolar gerekiyor, Zaten GAP kurulduğundan bu yana 40 milyar dolar gelir elde etmiş ancak GAP’ın kazancı GAP’a harcanmamıştır. GAP kendi haline bırakılırsa elde ettiği kazanç sayesinde başka kazanca gerek duymadan kendi kendini bitirebilir.

Ulusal ve yerel, yazılı ve görsel medya ile sosyal medya kullanılarak her gün küresel iklim krizi ile ilgili tanıtım videoları ve yazılar yayınlanarak toplum bilinçlendirilmeli.

Sanayi sektörlerinde çevre kirliliğine sebep olan alanlar tespit edilerek daha temiz, çevreyi kirletmeyen enerji tüketimine geçilmesi için teşvikler yapılmalı,

Kent etrafı ve köylerde müsait her alanda ağaçlandırma çalışmaları yapılmalı ve bölge hızlıca ormanlaştırılmalı,

Çevreye ve doğaya zarar veren her türlü katı atıkların geri dönüşüme kazandırılması ve bunun için geri dönüşüm tesislerinin çoğalması,

Doğaya zarar vermeden tarım arazilerini koruyarak bu yönde yapılaşmalara gidilmesi, betonlaşmanın tarım arazilerinden çıkarılması önem arz etmektedir.

Su kaynaklarının bilinçli olarak tüketilmesinin sağlanması ve israftan kaçınılması gerekmektedir.

En önemlisi de bölgenin ve ülkenin kalkınması için, vatandaşlarımızın kendi yerlerinde kalıp çalışarak geçinebilmeleri için, bölgenin cazibe merkezine dönüştürülebilmesi için GAP projesinin bir an önce bitilmesi gerekmektedir.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER