Şanlı destan 101 yaşında
Günün ManşetiŞanlıurfa’nın kurtuluşunun üzerinden 101.yıl geçmesine rağmen o günler anılmaya devam ediyor.
Şanlı kurtuluş hikâyelerinden birisi de kahramanların hikâyesi ve destansı mücadelenin sonucudur.
Kurtuluş Savaşı döneminde halkın verdiği "Şanlı" mücadeleyle 11 Nisan 1920'de düşman işgalinden kurtarılan Urfa'da 101 yıldır bu tarih "gurur günü" olarak kutlanırken Avukat, Gazeteci, Yerel tarih araştırmacısı Müslüm Akalın Şanlıurfa’nın kurtuluş hikâyesini anlattı.
Nice kahramanların uğruna şehit olduğu ve o günlerin ruhuyla Urfa’yı Şanlıurfa yapan kahramanların çetin mücadelesini Müslüm Akalın anlattı.
Şanlıurfa’nın kurtuluşunu baştan sona anlatan akalın Eski kutlamaların tadı bir başka olduğuna da dikkat çekti. Kurtuluşun sembolü "Onikiler" dönemi, Gençlerin 11 Nisana bakış açıları ve kahramanların eşsiz kahramanlıkları.
Müslüm Akalın ile yaptığımız Röportaj:
1-Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?
Ben Şanlıurfa doğumluyum, İlk ve orta eğitimimi Şanlıurfa’da tamamladım. Yüksek öğrenimimi İstanbul Hukuk tamamladım, avukatlık stajımı Şanlıurfa’da yaptım mesleğe 1978 yılından itibaren başladı ve o günden bu yana mesleğime devam ediyorum.
2- Şanlıurfa’nın kurtuluş hikâyesini bizlere anlatabilir misiniz?
Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesini gerekçe gösteren İngilizler, Mart 1919'da Urfa'yı işgal ederek 1. Süvari Alay Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey'den alayın kenti terk etmesini istedi. İşgalciler silahlarına güvenerek uluslar arası güçlerine güvenerek ve Osmanlı Devletinin Mağlubiyetlerine güvenerek burayı zorla işgal etmiştir. Durumun üst makamlara bildirilmesinin ardından subay komutasında bir süvari takımı Urfa'da bırakılarak alay önce Karaköprü'ye, ardından Siverek'e çekildi.
İşgale engel olmak isteyen Mustafa Kemal Atatürk, zaman kaybetmeden Urfa Müftüsü ve eşrafına telgraf çekerek bağımsızlık mücadelesinin fitilini ateşledi.
- Kurtuluşun sembolü "Onikiler" dönemi
Şehre ulaşan telgrafların ardından "Eski İdare Meclisi azasından Belediye Reisi Hacıkamilzade Hacı Mustafa Efendi, Barutçuzade Hacı İmam Efendi, eşraftan tüccar Hacıkamilzade Hacı Mustafa Reşit Efendi, Mollazade Mahmut Efendi, 5. Polis Komiserliğinden müstafi Arabi Katibizade Şakir Efendi, Güllüzade Osman Efendi, esnaftan Şellizade Ali Ağa, tüccardan Nebozade Hacı İmam Efendi, eşraftan Hacı Bedirağazade Halil Ağa, Jandarma tabur mülhakı İzmirli Adil Hulusi Efendi, takım kumandanlarından Mülazımı Evvel Hüseyin Pertev Efendi ve Jandarma Çavuşu Sofizade Hacı Mustafa Çavuş", bir araya gelerek bölgenin kaderini değiştirecek olan kurtuluş mücadelesinin temelini attı.
Halk arasında "Onikiler" adı verilen bu grup, kurtuluş için ant içip Jandarma Kumandanı Binbaşı Ali Rıza Bey başkanlığında toplanarak oluşturulan cemiyetlerini Sivas'ta Heyet-i Temsiliye Başkanlığına bildirdi.
- "Her türlü haksızlığı protesto ve icabında fiilen reddedin"
Paris'te 15 Eylül 1919'da yapılan ve "Suriye İtilafnamesi" olarak bilinen anlaşmayla Urfa ve çevresi Fransızlara devredildi, İngilizler ekim ayı sonunda Urfa'yı Fransızlara teslim etti.
Binbaşı Ali Rıza Bey'in yerine Urfa Jandarma Komutanlığına atanan Yüzbaşı Ali Saip Bey, aralık ayı sonunda kente geldi. Emekli Binbaşı İhsan Bey ve beraberindekilerle ayaklanma düşüncesini görüştü. Görevden alınmasına rağmen kentin kurtuluşu için çalışmalarını sürdüren ve gerekli desteği alan Ali Rıza Bey, 15 Ocak'ta bir ayaklanma planı hazırlayarak 3 bin kişilik bir kuvvet oluşturdu.
Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu başkanlığında oluşturulan Kuvayımilliye ordusu, 7 Şubat 1920'de şehirdeki Fransız komutana ültimatom vererek 24 saat içinde Urfa'yı boşaltmalarını istedi.
Fransız komutanın zaman kazanmaya yönelik cevabı ve devreye İngilizleri sokarak Osmanlı Hükümetine baskı yapmaya kalkışması üzerine 8-9 Şubat gecesi Fransızlara karşı taarruza geçildi. Çarpışmalar, 10 Nisan 1920'ye kadar devam etti. 10 Nisan'ı 11 Nisan'a bağlayan gece Fransız kuvvetleri, iki koldan Suruç yönüne doğru yola çıktı.
Kahramanca mücadele veren Urfa halkı, bu tarihte birliklerinin yarısını kaybeden Fransızları kentten çıkarmayı başardı.
3- Şanlıurfa’nın kurtuluş etkinlikleri eski ile şimdiki zaman arasındaki farkları nelerdir?
Bizim çocukluğumuzda 11 Nisan Urfa Halkının tümünün büyük bir coşkuyla iştirak ettiği bir bayramdı.
İlçelerden ve merkez nahiyelerden köylerden savaşa katılan insanların yakınları, çocukları, kendileri Şanlıurfa’ya gelir ve bayramı kutlarlardı. Çok yoğun kutlanırdı, Şehirde de bütün esnaf birlikleri kendi örgütleriyle birlikte katılırlardı. Köyden gelen aşiretler atlarıyla birlikte resmigeçitten geçerlerdi.
Tabi bunlar yıllar içerisinde değişti. Önce mekân değişti bizim çocukluğumuzda Şehitlikte yapılırdı kutlamalar. Savaş orada canlandırılırdı, Daha sonra yıllar içerisinde koşu meydanına bazen intikal etti.
Bazen şimdi yıkılmış olan şehir stadyumuna intikal etti daha sonrada kaldırdılar bu kutlamaları.
4- Gençliğin 11 Nisana bakışı nasıl?
Gençlik aslında 11 Nisan anlamı konusunda yetersiz bilgiye sahip. Aslında çok eskiden ber öyledir bizim çocukluğumuzda da herkes bir tek saco’yu bilirdi. Saco saconun kafasını kesmişler vb. aslında bölge bütünsel olarak çok ciddi bir işgal altına alınıyor. Bu tabi Osmanlı imparatorluğunun parçalanması projesi içerisinde ama tarih literatüründe birbirini tahrik eder şekilde birbirin e etkilenecek şekilde Urfa, Antep, Maraş kendi kendini kurtaran 3 Şehir diye biliniyor.
Bunların halkı bütünsel olarak bu mücadele ile ilgili özellikle yıl dönümlerini çok coşkulu şekilde kutluyorlar. Antep’te Maraş’ta yıl dönümlerini çok yoğun bir şekilde kutluyorlar. Geçen sene ve bu sene pandemi den dolayı sıkıntılar var ama bütünsel olarak gençliğin bu işgali anlamı üzerinde çok yeterli bilgisi yok. Dolayısıyla okullarda bu işgalin neden gerçekleştiği, hangi şartlar gerçekleştiğini neden yapıldığı konusunda bilgilendirilmesi lazım. Çünkü bu mücadele sadece silahlı kuvvetlerin mücadelesi olmamıştır. Urfa’nın her mahallesinde sur içerisindeki eski şehrin her mahallesinde, her sokağında her evinden insanlar katılmıştır. Urfalıların yerlileri içerisinde babası, amcası, dayısı, abisi ve kendisinin bu savaşa katılmamış olduğu hiçbir an yoktur, tamamı onların mutlaka her evden saydığım kişiler bir şekilde savaşa dâhil olmuştur. Dolayısıyla bu topyekûn savaşın genç kuşaklara anlatılması gerekiyor. Çünkü bizim bölgemiz ilginç, bölgemizden hala silah sesleri eksilmedi biliyorsunuz. Yurttaş olarak yaşanacakların tahlil edilebilmesi için daha önce yaşananlarında iyice öğrenilmesi lazım. Bu çerçevede yeterli bir eğitim olduğunu düşünmüyorum.
5-Son Olarak neler söylemek istersiniz?
Aslında son cümle benim söylemek istediklerimdir. Bu sadece Fransızlarla ile vuruştular bitti hikâyesi değil. Bu başka bir hikâye çünkü bölgesel olarak hazırlanan bir paylaşım planının mahsulüdür. Dolayısıyla bölgedeki insanların kendi topraklarına sahip çıkma bilincinin yoğunlaştırılması için yeni kuşaklara bunun anlamının bildirilmesi ve açıklanması ve onların aydınlatılması gerektiğini düşünüyorum.
İlginizi Çekebilir