© Haber Olay 2021

MİT o dosyaların mı peşinde!

CHP'li eski vekil Aygün, “casusluk” iddiası ile tutuklanan Almanya Ankara Başkonsolosluğu avukatı ile yaptığı görüşmenin detaylarını paylaştı.

CHP eski milletvekili avukat Hüseyin Aygün ve avukat Ertuğrul Cem Cihan, “casusluk” iddiası ile tutuklanan Almanya Ankara Başkonsolosluğu avukatı Yılmaz S. ile Sincan 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde görüştü. Dün sosyal medya hesabından görüşme yaptıklarını duyuran Hüseyin Aygün, bugünde görüşmenin detaylarını paylaştı.

“BU TAVIR APAÇIK YASADIŞI”

Tutuklu Almanya’nın Ankara Başkonsolosluğu avukatı Yılmaz S.’yi 30 yıldır tanıdığını ifade eden Hüseyin Aygün, hükümete yakın Yeni Şafak ve Akşam gazetelerinin Yılmaz S.’nin kişilik haklarına ağır bir şekilde saldırdığını ifade etti. “Cumhuriyet Savcılığındaki ‘gizli dosya’nın, bu gazetelere nasıl ‘servis’ edildiğini, kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ancak bunun ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu’ olduğunu, sızdıranlara hatırlatmak isteriz” diyen Hüseyin Aygün, Yılmaz S.’nin yaklaşık bir aydır tek kişilik hücrede olduğunu belirterek, “Hükümlülere bile en fazla 20 gün ‘ceza’ niteliğinde uygulanabilen bu tavır apaçık yasadışı” dedi.

“YILMAZ’A GÖRE, ONU GÖZALTINA ALANLARIN ASIL AMACI BU DOSYALARDI”

“Yılmaz, 22 yıldır Almanya’nın Ankara Başkonsolosluğu’nun resmi avukatı olarak görev yapıyor. O son 2 yıldır Hollanda, İsveç ve Norveç’in de avukatıdır. Görevi bu ülkelere ‘iltica talebi’nde bulunan Türk yurttaşlarının hukuki durumlarını araştırmak ve bu ülkelere doğru bilgi vermektir” diyen Hüseyin Aygün, “Yılmaz 17 Eylül’de Ankara’da gözaltına alındı. Onu takip edenler, gözaltı ve sorguyu da gölgede yönetenler MİT mensuplarıydı. Yanındaki dosyaya el koydular. Daha sonra İstanbul’daki ofisi basıldı ve buradaki dosyalara da el koyuldu. Elindeki dosyasında 43 kişinin ‘iltica başvuruları’ vardı” dedi.

Yılmaz S.’nin sorgusunun MİT tarafından yapıldığını iddia eden Hüseyin Aygün, “Yılmaz’a göre, onu gözaltına alanların asıl amacı bu dosyalardı. Kimlerin Avrupa’ya iltica başvurusu yaptığını öğrenmek istiyorlardı. Bu dosyalar içerisinde ağırlıkla FETÖ başvurusu yapanların yanı sıra, eski HDP milletvekili Leyla Birlik’in başvurusu da vardı” ifadelerini kullandı.

 

Hüseyin Aygün ve Ertuğrul Cem Cihan’ın Yılmaz S. ile yaptıkları görüşmenin ardından yayınladığı açıklamanın tamamı şöyle:

“Yeni Şafak ve Akşam gibi hükümete bağlı gazetelerde bir kez daha kişilik haklarına ağır şekilde saldırılan ve fotoğrafı da yayınlanarak karalanmak istenen ‘avukat Yılmaz S.’ İle tutulduğu Sincan F Tipi Hapishanesinde, dün akşam 2 saatlik bir görüşme gerçekleştirdik.

Der Spiegel’de yer alan haberden sonra adı geçen gazetelerin ‘karşı hamle’ yaparak hedef aldığı ‘avukat Yılmaz S.’yi 30 yıldır tanıyoruz. Cumhuriyet Savcılığındaki ‘gizli dosya’nın, bu gazetelere nasıl ‘servis’ edildiğini, kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Ancak bunun ‘soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu’ olduğunu, sızdıranlara hatırlatmak isteriz.

Önce Yılmaz’ın tutulma şartlarıyla başlayalım, daha sonra tutuklamanın iç ve uluslararası hukuku ağır şekilde ihlal ettiğini açıklayacağız.

Yılmaz 23 Eylül’de Sincan L Tipi cezaevinde bir koğuşa konuldu, burada koğuş arkadaşlarıyla kaldı ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Ancak cezaevi idaresi onu birdenbire koğuşundan çıkardı ve 30 Ekim günü F-1 diye bilinen ‘yüksek güvenlikli’ diye bilinen departmana götürdü. Burada ise ‘tek kişilik oda’ya koydular. Hukukçular buraya hücre derler.

Yılmaz yaklaşık bir aydır, tek başına kalıyor. Sabah 08’den akşam 16.00’ya kadar tek başına gezdiği küçük bir avluya çıkarılıyor. 24 saat boyunca hiç kimseyle görüşmesine izin verilmiyor. Bu en ağır tecrit hali ve 5275 sayılı yasaya göre tutuklu hiç kimseye uygulanamaz. Hükümlülere bile en fazla 20 gün ‘ceza’ niteliğinde uygulanabilen bu tavır apaçık yasadışı. Bu sebeple derhal bu uygulamaya son verilmesi, gerek kaldığı odada, gerekse ‘havalandırma’ olarak adlandırılan yerde başka tutuklularla temasına izin verilmesi gerekiyor.

Yılmaz, 22 yıldır Almanya’nın Ankara Başkonsolosluğu’nun resmi avukatı olarak görev yapıyor. O son 2 yıldır Hollanda, İsveç ve Norveç’in de avukatıdır. Görevi bu ülkelere ‘iltica talebi’nde bulunan Türk yurttaşlarının hukuki durumlarını araştırmak ve bu ülkelere doğru bilgi vermektir. Türkiye’de yaptığı faaliyetlerden ötürü tam 22 yıldır ‘serbest meslek gelir makbuzu’ kesmekte ve Vergi Dairesi’ne ödeme yapıyor. Yandaş basında ‘casus’ diye lanse edilen Yılmaz, 22 yıldan bu yana yaptığı işten devlete vergi kazandırmakta ve bu durumu başta Maliye bilmektedir! Durumun ne derece traji-komik olduğunu herhalde başta buradan anlayabiliriz.

Yılmaz 17 Eylül’de Ankara’da gözaltına alındı. Onu takip edenler, gözaltı ve sorguyu da gölgede yönetenler MİT mensuplarıydı. Yanındaki dosyaya el koydular. Daha sonra İstanbul’daki ofisi basıldı ve buradaki dosyalara da el koyuldu. Elindeki dosyasında 43 kişinin ‘iltica başvuruları’ vardı.

Yılmaz’ı alanlar, onun Almanya Ankara Başkonsolosluğu’na girerken çekilmiş fotoğraflarını sorgu sırasında Yılmaz’a gösterdiler. Oysa, 18 Nisan 1961 tarihinde Türkiye’nin imzaladığı Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’un (Resmî Gazete’de 12 Eylül 1984 günü yayınlandı) 22. maddesine göre ‘diplomatik misyon binalarının dokunulmazlığı’ var. Onu takip edenler, bu kuralı da hiçe saymışlar.

Yılmaz’a göre, onu gözaltına alanların asıl amacı bu dosyalardı. Kimlerin Avrupa’ya iltica başvurusu yaptığını öğrenmek istiyorlardı. Bu dosyalar içerisinde ağırlıkla FETÖ başvurusu yapanların yanı sıra, eski HDP milletvekili Leyla Birlik’in başvurusu da vardı.

Yılmaz’ın dosyalarına el koyulması hem 1136 sayılı Avukatlık Yasası’na, hem de temsil ettiği Almanya, Hollanda, Norveç ve İsveç ülkelerinin ‘diplomatik misyon yetkileri’ne aykırı. Zira Yılmaz ‘mültecilerle ilgili’ mesleki bir faaliyet icra ediyor, yani çalışma alanı temel insan haklarıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu yüzden, uluslararası anlamda Cenevre Sözleşmesi, Viyana Sözleşmesi ve Türkiye’deki 6458 sayılı yasalar, başta sığınmacılara ve onların hukuki durumlarını -başvuru yaptıkları ülkelerin diplomatik misyonlarına bağlı olarak çalışan- Yılmaz’a bazı yetkiler tanıyor. Ama Ankara’daki savcı ve Sulh Ceza hakimi, sorguda Yılmaz’ı dinlememiş bile. Yılmaz’a göre ‘yukarıdan gelen bir emirle’ tutuklanması söz konusu.

Yılmaz’a yönelik başta ‘terör örgütü üyeliği’ pişirilmek istenmiş. Örgüt ‘bulunamayınca’ iş, TCK m. 335’deki ‘casusluk’a çevrilmiş. Yılmaz’dan ‘terör örgütü’ çıkarılamaz. Çünkü o sosyalist bir yurtseverdir. Ve onu tutuklama emri verenlerden daha çok ülkesine bağlıdır. 1990’ların karanlığında Malatya DGM’de başladığı avukatlık mesleğinde, savunduğu yüzlerce insana, hatta DGM savcılarına, mesela Malatya DGM’nin ünlü başkanlarından Şahin Kurt’a onu isterseniz sorabilirsiniz.

‘Casusluk’a gelince. ‘Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken belgeleri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek’ yasada suç olarak düzenlenmiş. Yılmaz, Türkiye’de hakkında yakalama, tutuklama, mahkumiyet söz konusu olan kişilerin gerçek durumunu savcılıklara sormak suretiyle reporte ediyor. Yani ‘gizli kalması gereken’ bir bilgiye sahip olmuyor. Yılmaz’ın topladığı bilgiler zaten savcılık ve mahkemelerden alınan türde. Dolayısıyla ‘gizli kalması gereken’ şeyler değil. Mesela dava açıldığında, bu bilgilere gazeteciler, hatta kamuoyu bile ulaşabiliyor. Ayrıca bu bilgiler, zaten savcılıklardan avukat olan herkes tarafından alınabiliyor. Bu nedenle, suçlama traji-komik.

Der Spiegel’in haberinde Alman yetkililerin ‘sığınmacıların bilgileri Türkiye’nin eline geçti’ endişesi taşıdığı yer aldı. Bu bilgilerin başta ayrıldıkları ülkelerin eline geçmesi, sığınmacı için risk oluşturmaktadır. Sığınmacının iadesi durumunda, vatandaşı olduğu ülke bu bilgileri kullanarak o kişiye baskı yapabilir. Bu nedenle uluslararası hukuk, sığınmacının kimliğini açıklama konusunda katı yasaklar öngörüyor. Avrupa Birliği’nin (AB) Geri Dönüş Yönetmeliği’ne göre, bireyin sığınma başvuruları ile ilgili bilgiler toplanırken, ilgili kişiye zulmettikleri iddia edilenlere konuyla ilgili bilgi ifşa edilmemesi güvence altındadır (m. 30). Dolayısıyla avukat Yılmaz’ın faaliyetleri güvence altında bulunuyor.

Özetle, tam 22 yıldır sığınmacılar için çalışan ve uluslararası hukukun koruması altında olan avukat Yılmaz S. kendini bir anda hapishanede buldu. Yeni bir ‘Deniz Yücel’ ya da ‘Papaz Brunson’ şantajını Türkiye kaldıramaz. Avukat Yılmaz S. Bu ülkenin yurttaşıdır. Serbest kaldığında Almanya ya da Amerika’ya değil, İstanbul’daki eşi ve kızının yanına dönecektir.

23.11.2019.

Avukat Hüseyin AYGÜN

Avukat ERTUĞRUL CEM CİHAN”

Odatv.com

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER