Akşener’den ‘yeni parti’ yorumu: Prensip olarak ‘evet’ derim
Günün ManşetiSiyasi arenadaki yeni partiler için konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener “Sayın Babacan ya da Sayın Davutoğlu seçime girmek için milletvekili istemesi gibi bir talepte bulunduğu zaman elbette arkadaşlarımla da konuşarak ama prensip olarak elbette evet derim.” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TV100'de Ahmet Kasım Han'ın sunduğu Yüz Yüze programına konuk oldu.
Akşener programda çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte İYİ Parti liderinin açıklamalarından öne çıkan bölümler:
*Muhalefet vatandaşın avukatıdır. İktidar ise hizmetle görevlidir. İktidarın işi çok olduğu için muhalefet halkı dinler ve iktidara bu talepleri iletir. Şimdi ceketimi koysam seçilirim diye bir kavrama evrilirse bu iş, iktidar ne muhalefeti dinler ne de seçmeni.
*Her şeyin hakimiyim, ben bu ülkenin babasıyım ve her şey benden sorulur gibi bir ruh hali izlediğiniz zaman, sizinle top gibi oynarlar. Bireysel ilişkiler üzerinden devlet yönetilemez. Bireysel ilişkilerin, ülkeleri yönetenlerin şahsi dostlukları fayda sağlar ama o, devlet çıkarlarıyla devlet ciddiyeti ile devlet adına yapılan ilişkilerin farklı önemi vardır.
EKONOMİNİN ÖZNESİ GÜVENDİR
*Demokrasinin merkezi hukuktur. Ekonomi niye bozuk? Çünkü güven yok, hukuk yok, adalet yok. Sonuç itibariyle de yatırımcı gelir mi? Yatırımcı hukuku bekler, adaleti bekler. Çünkü ekonominin öznesi güvendir. Ekonomiyi de kişisel ilişkilerle çözemezsiniz.
GÜÇ BOZAR, MUTLAK GÜÇ MUTLAKA BOZAR
*24 Haziran'da ve öncesinde, 2017 Nisan’da yapılan referandumda insanüstü bir gayretle çalıştım, gitmediğim yer kalmadı. Ben kendime güveniyorum ama Allah aşkına bana bile bu kadar yetkiyi vermeyin dedim. Onun için temel prensip şudur; derhal en kısa sürede iyileştirilmiş parlamenter sisteme dönmek.
*Mutabakatla dönmek, toplumun tüm kesimlerinin görüşleri alınarak dönmek. Kendime dönecek olursam o gücü ben alayım ben de bozulabilirim. Lord Acton'ın meşhur biz sözü var “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.” Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka bu denge mekanizmalarının, denetleme mekanizmalarının ve kuvvetler ayrılığının hangi isimle oluyorsa olsun, bu sistemin olması gerekir. Özellikle yargının tamamen hür bağımsız olması gerekir.
İHTİLAF SAHALARINI ORTADAN KALDIRIRSANIZ BU MİLLETİ BARIŞTIRIRSINIZ
*Ben 2002’de AK Parti kazandığında Sayın Gül'ü aradım ve dedim ki ‘Sizin adınıza sevindim İnşallah üzerinize düşen bu vebali öderseniz Türkiye'ye çok büyük bir iyilik yaparsınız' dedim. ‘Nedir o' dedi. Dedim ki; ‘Bu ihtilaf sahalarını ortadan kaldırırsanız bu milleti barıştırırsınız. Çünkü bu ülkede en az üç nesil şizofren yetişti. Cumhuriyet ve Atatürk’le ilgili, evde başka okulda başka bir şey dinlediler.' 2019’da dahi bu barışmayı sağlayabilmiş değiliz. Erdoğan için çok büyük bir şans vardı. Türkiye için daha kapsayıcı bir dil kullansaydı bu kucaklaşmayı sağlayabilirdi. Tahterevalli gibi biri gitti mi, diğerinin rövanş ve öfke duygusu maalesef Türkiye’den gidemedi. Bugünkü gençler AK Partili ailelerin çocukları dahil bu tavrı reddediyor.
TÜRKİYE EŞİTTİR BEN DEMEK
*İngiltere, Amerika, Fransa ve şahsım bir araya geldik ne demek? Ülke benim demek. Türkiye eşittir ben demek. Ben hiç şaşırmadım bu şuur altına. Tayyip Bey, kendini bizim babamız olarak görüyor, yöneticimiz değil. Dolayısıyla da millet iradesi sadece seçmek olsa çok iyi olacak ama millet iradesi aynı zamanda beni yönet, sonra günü geldiğinde seni ben değiştiririm demek. Bu söylemi anlatan bir fıkra üretildi. Şimdi bir İngiliz bir Fransız bir Alman bir de şahsım dörtlü zirve yapıyorlarmış. İngiliz olan kişi biz vatandaşımıza 1525 Pound asgari ücret veriyoruz 1200 Pound ile geçiniyorlar kalan parayı ne yapıyorlar bilmiyoruz demiş. Fransız biz 1521 Euro veriyoruz, 1250 Euro ile geçiniyorlar gerisini ne yaptıklarını bilmiyoruz. Alman biz 1557 Euro asgari ücret veriyoruz. 1.300 Euro ile geçiniyor gerisini bilmiyoruz. Şahsım da demiş ki vallahi biz 2020 TL asgari ücret veriyoruz. Yoksulluk sınırı 6800-6849 lira geri kalan parayı nereden buluyorlar bilmiyoruz. İşte bu fıkra Türkiye'yi en iyi anlatan fıkra.
CUMHURBAŞKANI OLSAM DIŞİŞLERİ, ADALET, EKONOMİ VE İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ŞU TALİMATLARI VERİRDİM
*Dışişleri Bakanıma derim ki, Türkiye’nin geleneksel, kadim Osmanlı’dan itibaren gelen geleneksel dış politikasını doğru dürüst okuyacaksın kardeşim. Kişisel dostluklar elbette önemlidir ve bazı şeyleri kolaylaştırır ama devletin çıkarları her şeyin üstündedir. Kurumsal ve ciddi bir bakış açısı isterim. Komşularımızla iyi geçirmenin yollarını bulacaksınız. Ortadoğu’nun abisi, patronu, halifesi olmaya kalkışmadan, gerçeklik üzerinden bir dış politika istiyorum derim.
*Ekonomi Bakanlığı’na diyeceğim şey şudur; ilk talimatım derhal üretim ekonomisine geçecek şartları oluşturun. Ekonomide güveni tesis edin. İşsizliğe özellikle genç işsizliğine çare bulacak, istihdam yaratacak bir program hazırlayın.
Şimdi bütün bunların olabilmesi için Adalet Bakanlığı’na çok iş düşüyor. Ona da derhal hakimlerin seçimi, Anayasa Mahkemesi’nin yargıçlarının seçimi konusunda yargının bağımsızlığını sağlayacak yol ve yöntemlerin hazırlayın derim.
*Aynı zamanda buna uygun meclisle ilgili olarak; en kısa sürede meclis başkanına ya da yani meclisteki görevli olan arkadaşımıza da söyleyeceğim şey, derhal, geniş, uzlaşmalı ama çok yayılmayan toplumun tüm kesimlerinin görüşü alınmış bir anayasa metnini çok hızlı bir şekilde hazırlayın.”
İçişleri bakanlığı dönemimde, yıl 1997, şiddet gören kadınlar şikayet için veya komşular üzerinden karakola geldiği zaman o günün emniyet teşkilatı bir aile terapisti gibi bunları barıştırmaya çalışırdı. Bunu kesinlikle yapmayacaksınız derhal savcılara haber vereceksiniz, kadını da hastaneye göndereceksiniz demiştim. Bu devrim niteliğinde bir genelgedir. Bunun devamının getirilmesini isterim. Kadına yönelik şiddete dur denilmesini isterim. Kolluk güçlerinin tekrar devletin kolluk gücü olmasının sağlanması isterim.
BABACAN VE DAVUTOĞLU’NA PRENSİP OLARAK EVET DERİM
*Sayın Babacan ya da Sayın Davutoğlu seçime girmek için milletvekili istemesi gibi bir talepte bulunduğu zaman elbette arkadaşlarımla da konuşarak ama prensip olarak elbette evet derim. Yeni kurulacak partilere karşı Sayın Erdoğan’ın kalbinde şöyle bir şey olacaktır, Sayın Davutoğlu’nu kim tanıyordu? Ben aldım, şunu şunu ben yaptım şimdi de karşıma dikildi. Yani kendisinin duygusal bir refleksi olacaktır. Seni ben yarattım diyordur muhtemelen.
“AK PARTİ İLE İLKESEL OLARAK FARKIMIZ VAR”
*AK Parti’nin Türkiye’de oluşturduğu referandumla vatandaşlara başka başka bilgiler vererek kabulünü sağladıkları, resmen insanlara yalan söyledikleri bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir sistemimiz var. Bu sistemi bireysel olarak referandumda reddederek çalışan şahıslardan birisiyim. Reddettim, yanlış olduğunu söyledim. Kardeşim bu gücü bana bile vermeyin, bu yanlıştır dedim. Sonuç itibariyle Cumhur İttifakı’nın bileşenleri de birçok şeyi mutlu mesut karşılıyorlar. O nedenle bir kere çok ilkesel olarak bir farkımız var.
*Bu itirazlarımız dururken ittifak yapamayız. Bu itirazların ortadan kalktığı bir ortam içinde şu denirse, biz iyileştirilmiş parlamenter sisteme, geçmişteki arızalarını, eksiklerini de gideren modern dünyaya, yeni değerlere uygun bir parlamenter sisteme dönelim. Tayyip Bey derse ki, gelin bakalım kardeşim ben buna varım. Bu zaten ittifak anlamına gelmez. İttifaka gerek yok. Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere muhalefet partilerinin büyük çoğunluğu hadi bakalım ne yapalım sorusuna, şunu yapalım der. Bizim partimizin kuruluşun 2. yıl etkinliğine bütün siyasi partilerin genel başkanlarını şahsen davet ettik. Sayın Kılıçdaroğlu şahsen katıldı.
*Bütün partilerin temsilcileri vardı. Konuşma yapmak üzere çıktığımda Sayın Yazıcı'ya Sayın Cumhurbaşkanı'na bizim bu teklifimizi götürmesini istedim. Biz çok net bir partiyiz. Milliyetçiyiz, demokratız, kalkınmacıyız. Kutuplaştırma yerine kapsayıcılık bizim için önemli.
EMEKLİLİKTE SARAYA TAKILANLAR
*EYT'liler konusunu bizim partimiz gündemde tutuyor. Her konuşmamda mutlaka EYT'lilerden bahsediyoruz. Yani siz bazılarının 500 milyonluk borcunu silmek konusunda gözünüzü kırpmazken, EYT'lilere para bulamadınız. 50 milyon dolar bulamadığınız için tank palet fabrikasını satıyorsunuz.
Türkiye'de israf hat safhada. Uçaklar, lüks arabalar bunlara para buluyorsunuz. İtibardan israf olmaz diyorsunuz, iş EYT'lilere gelince de olmaz kardeşim diyorsunuz. Bunun bir mantığı yok. Bu problemin çözümü için her hafta bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğiz. Onlar çözmüyorsa da iktidarımızda biz çözeceğiz.
İlginizi Çekebilir